GüncelGündem

Ayasofya Lobisi ve Perde Arkası

Ayasofya, sadece bir kutsal dinin ibadet mekânı değildir. İnsanlar “Ayasofya açılsın!” temennisini dededen toruna miras bırakırken nihai ve asıl hedefleri orada beş vakit namaz kılmak için kıyama durmak değildi. Hristiyanlar için Pazar günleri yapılacak ayinler yapılan mekânlar olmadığı gibi…

Ayasofya’nın sanat eseri olarak, bir ibadethane olarak, kronoloji olarak ayrı ayrı küresel bir anlamı ve değeri vardır. Aslında Ayasofya kazanmak ve kaybetmenin göstergesiydi. İlk iki anlamı önemli olsa da öncelikli değildi…

Ayasofya günü birlik bir kazanmanın ya da kaybetmenin değil asırlık bir kaybetme ve kazanmanın adıydı.1453 yılında elde edilen zafer; 1934 yılında zillet oldu. Ta ki 2020 yılına kadar bu zillet ile Sultanahmet ile dertleşip durdu. Nasıl 1934’ten 2020 yılına kadar bu toplumun ne zihninden; ne gönlünden ne de dilinden düşmediği gibi bu zafer de malum çevrelerin daima gündeminde olacak.

Ne ulusal ne de uluslararası boyutta bugün Ayasofya açıldı fakat bir ay; bir yıl sonra kapanabilir ne bu biz de bir korku ne de malum çevreler de bir umuttur. Ayasofya bir futbol karşılaşması değil ki skor kolayca kabullenilebilsin ve “Dostluk kazansın” denilsin…

Ayasofya Lobisi ve Politikacı ve Bürokratların Tutumu …

Ayasofya için lobi çalışmaları ulusal ve uluslararası boyutta 2020 yılında Şubat’ın son haftası başladı. Tabii bizim medyamız İktidar – Muhalefet sarmalından çıkmak istemediği için bu gelişmeleri ne kendileri gördü ne de topluma bunu gösterebildiler.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Atina Belediyesi başkanları arasında 19.02.2021 tarihinde bir “Mutabakat” imzalandı. Bu mutabakatın şahidi ise Ortodox Kilisesi’ni Ekümenliği oldu? Sizce de ilginç değil değil mi?

Akabinde Yunanistan Dışişleri Bakanı Ortodox inancı için önemli olan “İznik İlahisi” okumak için İstanbul’a özel davet ile geldi ve bizzat bunu okudu.

Sonra Birleşmiş Milletler’ den özel davet ile Yunan Dışişleri bakanı BM’de özel bir görüşme ve strateji belirleme çalışması yapıldı. Erdoğan’ın açmış olduğu Ayasofya sadece Yunanistan’da değil arzda yankı uyandırdı.

Ne acı ki BM’nin belirlediği ilk strateji basamağı kendi bürokrat ve politikacılarımız tarafından dile getirildi. Ayasofya bir medeniyet mirasıdır… Ayasofya sadece Müslümanların değil Hristiyanların da hakkı olan bir ibadethanedir açıklamaları malum çevreleri cesaretlendirdi.

Ayasofya Savunucuları ve Medya Linci 

Akabinde “Ayasofya” konusunda konuşan her Müslüman itibar suikastının muhatabı olacaktı ve öyle de oldu. İlk cesareti Ayasofya Başimamı Mehmet Boynukalın’ın damgalama ve mobbing baskısı ile görevinden istifa etmesinin yolu açıldı.

Küresel boyutta en çok öne çıkarılan kod ve motiflerden biri de “Kılıç” oldu. Oysa aynı kod ve motif Bizans içinde bir ritüel motifiydi. Kılıç motifi üzerinden “Terör ve şiddet” damgalaması yapıldı. Hiç kimse de bunu gündeme taşımadı.

Geçtiğimiz hafta ümmetin yiğidi bir Müslüman hem inancının sahih kaynakları ile sabit hakikatini ve tarihi belgeler ile kayıtlı tarihi bir gerçeklik üzerinden sosyal leke çalınarak medya linçine tabi tutuldu. Bizim suskunluğumuz yine malum çevreleri daha fazla cesaretlendirdi.

Daha dün gece hem de Amerika’nın bir bakanlığının biriminde “Ayasofya, UNESCO’nun bir mirasıdır bu sebeple Ayasofya üzerinde Türkiye’nin iktidardaki politik partinin kararı değil BM’nin kararlarının uygulanması tek meşru haktır” bunun üzerine gece gece beyin fırtınası yaptılar.

Argümanlarının ilki “Erdoğan Sultan olma yolunda hızla ilerliyor. Bu sadece bir ülkenin bir inancın bir kıtanın değil dünyanın güvenlik sorunudur” şeklinde bir karar…

Erdoğan özellikle Ayasofya ile bağı olan Ortodox ve Katolik Hristiyanların kanaat önderlerini ülkeye sokmadığı gibi ülkeden deport ederek inanç hürriyetini ihlal ediyor… Önümüzdeki günlerde “N-82 Code” üzerinden inanç hürriyetini engelleyen ülke algı çalışması başlaması uzak bir seçenek değildir.

Türkiye için önemli bir boyutu… Ayasofya konusunda yakında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu bir açıklama yapabilir. Bu açıklama ya “Bizim için önemli olan BM kararlarıdır”  ya da “Ayasofya hakkında görüş açıklamak, İstanbul Belediyesi’nin değil Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının ulusal ve uluslararası hukuki hakkıdır” başka da seçeneği yok. Hep birlikte göreceğiz hangi seçenek…

Aslında Ayasofya yakın zamanda dün ABD Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu’nu (USCIRF) ile birlikte ABD Kongresi üyeleri John Sarbanes ve Gus Bilirakis, Dina Titus, Charlie Crist, Chris Papas, Nicole Maliotakis ve Victoria Spartz imzasıyla Amerika Senatosuna gönderilecek bu mektup Biden açısından Erdoğan – Biden görüşmesinde Biden oldukça zor duruma düşecek. Amerika politikacıları ve bürokratları bunu basın açıklaması düzeyinde ortaya çıkaracaklar mı yoksa kamufle mi edecek hep birlikte göreceğiz…

Kısacası tarih bir 2009 Davos vakası yaşayabilir…Kelamı “Rabbim yaşadıklarımızı ve yaşayacaklarımızı ümmetin izzetine ve bereketine tebdil eylesin” diyerek selama bağlayalım…

Eğitimci – Sosyolog

Ercan Harmancı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu