Bürokrasi Krallığı Yıkılmalıdır
Review Overview
Evet, “Bürokrasi Krallığı Yıkılmalıdır” bu cümle okuyanlarda benim bir anarşist olduğum düşüncesini oluşturabilir. Evet, ben bir anarşistim… Anarşizm kavramı anlam kaymasına uğrayarak anarşizm kavramına zihinlerde neredeyse insanların canlarına, mallarına hatta namuslarına kast eden terörist gibi anlam yüklenmiştir.
Bürokrasi Krallığı ve Anarşizm
Kısaca etimolojisine baktığımızda anarşizmin korkulacak bir kavram olmadığı kısa sürede anlaşılacaktır. Özellikle toplumla ilgili kavramları anlamanın ilk yolu bu kavramların Fransız toplumunda ve Antik Yunan toplumunda nasıl kullanıldığını karşılaştırmaktır.
Demokrasi Fransız toplumu için mükemmel bir kavram olarak kullanılırken aslında demokrasi Yunan toplumunda “Timokrasinin” bozulmuş şekli olan ve istenmeyen bir durumu ifade eder.
Bu aynı durum “Anarşizm” kavramı içinde geçerlidir. Antik Yunan toplumunda “Tahakküme başkaldırı” anlamında kullanılan kavram Fransız toplumunca “İsyancı ve düzen bozucu” olarak kabul edilir.
Bürokrasi ve Anarşi kavramları üzerinden konuya analitik ve eleştirel bakmaya devam edelim…
Demokrasi esasında Timokrasinin bozulmuş şekli olduğunu hatta Bürokrasi Krallığını meşrulaştırma süreci olduğunu ne akademisyenler ne de politikacılar hatta ne de medya kabul eder!
Yeryüzünde yönetimin halka ait olduğu ki bu şekilde tanımlanmaktadır; böyle bir yönetim şekli sosyal bir gerçeklik olarak yaşanmamıştır; yaşanması da mümkün değildir.
Biz Türkiye ve bürokrasiye odaklanalım… Bürokrasi kırılmaz hiyerarşik yapı ne zaman söz konusu olur. Demokrasi işlevsiz kaldığında… Demokrasinin işlevini yitirdiğinin anlaşılmasının bir göstergesi uzun süre iktidarda kalan liderlerdir…
Bir liderin uzun süre iktidarda kalması liderin karizmatik gücü ile doğru orantılıdır ki bu sadece sandıktan çıkan “Evet” tercihinin çokluğu ile temellendirilemez. Karizmatik liderlik ayrık otu gibidir ortadan kaldırmaya çalıştığınız kadar yayılmaya devam eder…
Ayrık otunun kökünü oynamak kökü harekete geçirir yeni yeni kollar atmaya başlar. Bu yazımda Erdoğan’ın karizmatik liderlik özelliklerini değil; karizmatik liderliğin zehirleyicisi Bürokrasi üzerine düşüncelerimi aktarmaya paylaşacağım… Bürokrasi kavramı varsa olmazsa olmazı Anarşizm kavramıdır.
Bürokrasi kendisi için en büyük tehlikeyi başkaldırı olacak kabul eder ister bu kutsal bir metin temeli isterseniz felsefi temelli olsun ikisi de aynı değerdedir. Bürokrasinin en büyük düşmanı karizmatik lider değil kutsal hakikatlerdir… Bunun en büyük sebebi karizmatik liderler de ikan edilebilir lakin kutsal metin hakikatleri için bu geçerli değildir.
Ülkemizde inancın hakikatlerinin ifadesi ne acı ki 15 Temmuz’dan sonra bürokraside ciddi rahatsızlık oluşturmuştur. Türkiye gerçeğine baktığımızda inancın ifadesinin rahatsızlığı en fazla medya ardından medyanın telkini ile askerlerde olurdu.
Öğrenilmiş Çaresizlik
Şimdi ise ilk açıklamalar bürokratik makamları temsil eden bürokratlardan gelmektedir. Sosyolojik olarak ister medya, ister akademisyen ister öğretmen ya da doktor hatta din öğretimi yapan memurlar olsun kimden bir inancın emir ve yasakları dile getirilmişse ilk rahatsız olanlar konforlarının bozulmasını istemeyen bürokratlar olmuştur.
Bu bir öğrenilmiş çaresizlik ruh hali midir yoksa insanların kibri midir bu durum sadece soru olarak kalsın!
Bürokrasi Krallık haline gelmiştir. Ülkemizde Başbakanlık mı yoksa Başbakanlık mı tartışmaları yapıla dursun. Bürokrasi Krallığı her geçen gün etki alanının tahmin edilmeyecek şekilde artırmaktadır.
Ne ana muhalefet ne de ana olmayan muhalefet “Erdoğan seçimlerde kaybedecek biz kazanacağız” düşüncesinde ve inancında değildir. Bu durum sadece çaresizlik karşısında sığınılan bir savunma mekanizmasıdır. Neden mi?
İlki dünya her gün değişiyor her gün değişen dünya her gün yeni sorunları ve yeni çözüm yollarını beraberinde getiriyor. Sosyal bir gerçek var ki çeyrek asırdır Ak Parti dışındaki tüm partiler ülke yönetiminden uzak kalmıştır.25 yıl öncesinin sorunları olmadığı gibi sorunlar 25 yıl önceki yollar ile çözülmüyor.
Dünyada ender jeopolitik öneme sahip birkaç ülkeden biri olan Türkiye için küresel güçler 25 yıl ülke yönetmeyen bir iktidar ile muhatap olmak ister mi? Kesinlikle “Hayır” İstemez…
Küresel güçlerin stratejisi
Küresel güçler 15 Temmuz 2016 yılında şunu damarlarına kadar hissettiler “Türkiye güç kullanılarak müdahale edilecek bir ülke değildir!” bu gerçek onların sürekli elde bir olarak zihinlerinde duran bir sosyal gerçektir hoşlarına gitmese de…
Küresel güçlerin stratejisi şu… Erdoğan yıpratılarak tabiri caiz ise yontularak ortadan kaldırılacak… Küresel güçler oylama yapıyor 2016 yılından sonra “Türkiye’ye açık bir müdahale yapılmalı mıdır? Buna hazır gücümüz var mı?” oy birliği ile hepsinin ağzından çıkan hayır…
Küresel basını takip edenler kurumsal kimliği olan medya organlarında “Türkiye batıyor!” “Erdoğan hırsız” “Türkiye insanı yoksulluk sınırında” bu manşetlere denk geldiniz mi? Gelemezsiniz… Hangi manşetler… “Kanal Projesi” “Ekonomik Büyüme” “Savunma ve saldırı sanayisinde beklenmedik adımlar” hiç düşündünüz mü neden bizim malum medyanın kullandığı manşetleri kullanmıyorlar?
Çokuluslu liderler görüşmesinde neden istisnasız tüm liderlerin gözleri ve medyanın objektifleri Erdoğan’ın üzerinde oluyor… Buraya kadar on üzerinden on…
CHP lideri neden “Bürokrat” göndermesi yaptı bunun perde arkası neydi… Erdoğan’ı yıpratacak etkisini ortadan kaldıracak en uygun yol Bürokrasi Krallığı…
Bir sosyal gerçek var ki 15 Temmuz 2016 yılından sonra tüm bürokratlar Kemalist ya da imam hatip mezunu istisnasız hepsi CHP’li danışmanlar tarafında iletişim kuşatması ile kuşatıldı… CHP danışmanları proje sundu bürokratlar uygulamaya koydu…
Bürokrasi içinde CHP’nin etkin olduğu ve en gizli bilgiye ulan bir muhabir ağı var… Bu muhbir ağı bürokratların açıklarını onlara belgeleri ile sunup sürekli şantaj altındalar… Bürokrasi salonlarda din, İslam, değer deseler de mikrofonlardan bunları söyleseler de yapılan şantajlar karşısında belki çaresizlik belki nedametle çok kirli pazarlıklara imza atıyorlar…
Bürokrasi de dikey hareketlilik önemli lakin yatay hareketlilik daha önemlidir… Bir biriyle nitel ve nicel ilişki olmayan alanlarda yapılan yatay hareketlilik masum değildir… Bir bürokrat sanayi alanından maliye alanına; milli eğitimden dışişlerine periyodik aralıklarla bir hareketlilik var bu 2004 yılında başladı ve halen devam etmektedir…
Bu Bürokrasi Krallığı Yıkılmazsa Erdoğan Yıkılır
Bireysel bir hesaplaşma olarak değil bir örnekle isim vererek somutlaştıralım… 2003 yılında öğretmen iken dikey bir hareket ile Milli Eğitime bürokrat yapılan Hamza Aydoğdu MEB’de en uzun süre MEB örgüt yapısını dizayn eden isim olarak listeye giren bir bürokrat… Burada gözden kaçırılmaması gereken bir nokta var bu isim uzun süre yatay bir hareketlilik ile başka bir kuruma ve makama geçmemiştir.
Hizmetlisinden idarecisine kadar sorumlu isim… Yine ülkemizde en başarısız ve bütçesi en fazla bakanlık hangi bakanlık Milli Eğitim Bakanlığı… Cumhurbaşkanımız çok nadir bakanlıklar için “Evet, bu bakanlıkta başarılı olamadık” ifadesini kullanmıştır.
Tüm bu başarısızlığa rağmen ve Gülen muhiplerinin yayınevi olan Işık Yayınlarından kitabı çıkmasına rağmen ve bürokrasi için vurgu yaptığımız 2004 yılında Hasan Hüseyin Çelik döneminde ataması yapılırken ve dahası medya düşenler varken nasıl oluyor da terfi ettirilerek bir ilin mülki amiri görevlisi yapılıyor…
Bürokrasi Krallığı yanlış yapacak ihale reise kalacak halk karizmatik lidere olan desteği azalacak… Şimdi aynı olay üzerinden gidersek bir dönem aynı dönemde bir bürokrat terfi ettirilirken aynı gerekçeler ile bir öğretmen ihraç ediliyorsa ve hukuk bile bunun soruşturulması için izin vermiyorsa bunun adı Bürokrasi Krallığı’dır ve bu krallık yılmalıdır.
Toplum şunu haklı olarak sorar “Bir cumhurbaşkanı bir vali atanacak kişi hakkında araştırma yapmaz mı?” evet araştırma yapar lakin araştırma yapanlar bunu bile bile bu bilgileri cumhurbaşkanına veriyorsa sorun atamaya imza atanda değildir…
Ülkemizde yapılacak müstakbel seçim sadece politik bir tercih belirtme değil aynı zamanda insanların zihnine şu kazınacak “Biz oy versek te kazananlar onlar olacak” haklılar mı evet…
İşte bunun için ülkede zam furyası almış başını giderken öğrenciler bile “Bu kadar zam ile bu ülkede yaşanmaz” derken… Bunun sorumluluğunu alması gerekenler “Evet, sorumluluk bizim” deme zahmetine girmeyip susmak için o programdan diğerine koşarken oklar Erdoğan’a çevrilirken vicdan hesabı yapmayıp aldıkları huzur hakkını meşrulaştırmak için mantığa bürünmeye çalışanlar Erdoğan yıkılsın ama bizim rahatımız kaçmasın!” istiyorlar suskunlukları bundandır…
Erdoğan‘ı Kuşatın!
Şunu da ekleyelim küresel güçlerin içerdekilere verdiği ev ödevi… Erdoğan’ı kuşatın… Çamurlu yollarda birlikte yürüdükleri… Gecenin yarısında “Onlar bu halde iken ben uyuyamam” deyip besmele ile gecenin bir vakti kapıyı birlikte açanlar… Haftanın belli günü “o zaman biz bu ayete göre” deyip gözleri dolanlar… Bu emaneti sen sahibine ulaştıver dedikten sonra çay içmeyi bile alan el veren el rikkati yapanlar… Beraber oyun oynarken düştüğünde elinden tutanlar ve bir birlerine tebessüm edenler… Erdoğan’a ulaşamıyorsa… Erdoğan kuşatılmıştır…
Erdoğan’ın görünce “özledim kardeşim” diyecekleri insanlara “Beyefendinin randevusu dolu biz talebinizi dile getireceğiz” derken… Bilmem hangi şehir de bilmem hangi inşaat firmasının işlerini anında çözmek için “Benim burada bir dosya var gelip al şuralara imza attır” diyerek anında görüntü yapıp sonra selfi çekenler varsa… Erdoğan kuşatılmıştır…
Karşı mahallenin malum insanlarını memnun etmek için bizim mahallenin insanlarının itibarı ile oynamayın… Onlara ayrılacak zamanınız var bu ümmetin mazlumlarına ayıracak zamanınız yoksa o zaman gidin onların partilerine üye olun…
Beyler gitmesi gerekenler gitsin bunu biz gelelim diye değil Erdoğan kalsın diye istiyoruz yoksa siz #AbdestiKonforperestler siz kaldıkça ümmetin umudu ve duası gidici hale geliyor… Tercihinizi yapın ve vicdanınızı dinleyin…
Son söz… Rabbim bizi hayır olan ile bereketli olan ile izzetli olan ile sevindir…
Uluslararası İlişkiler Öğrencisi
Ercan Harmancı
yazar@ercanharmanci.com