GüncelGündem

Fulbright Kültürel Sömürgeciliktir

Fulbright Kültürel Sömürgeciliktir

Bu yasanın fikir babası olan Senatör J. William Fulbright, Fulbright Programı’nı dünyamızdaki silahlı çatışma potansiyeline karşı atılan bir adım olarak görmüştür. Fulbright Programı, ülkelerin giderek birbirine daha da bağımlı hale geldiği daha doğrusu Amerika’ya bağımlı hale gelmesini sağlayan en etkin ve yaygın antlaşmadır.

Politikacılarından, bürokratlara hatta akademisyenlere kadar öğrenilmiş bir çaresizlik ile Fulbright hep bir eğitim planlaması olarak servis edildi. Oysa gerçek bilinmeyecek kadar derinlerde değildi.

Toplumların eğitim ve öğretim seviyelerini yükseltmek gibi bir hedef asla öncelikli değildi. Sonradan asıl hedeflerin kamuflesi için özellikle Fulbright Bursu adı altında meşrulaştırıldı.

Amerika iki dünya savaşından da karlı çıkan tek devlet olma unvanını korumuştur. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrası kıtalar arası boyutta birçok geride kalan imkânlar vardı. Bu kıtalardaki malları toplamak ve Amerika’nın maslahatına kullanmak bu Amerika’nın mantığına yatmıyor ve de hesabına gelmiyordu.

Özellikle Oxford mezunu mantığı vicdanını çoktan örtmüş J.William Fulbright bir teklif getirdi. Teklif şuydu savaştan kalan malları o ülkenin insanları kullanacak fakat buna karşılık Amerika’nın planlarını o ülke şerh koymadan kabul edip uygulayacakları Fulbright Programı uygulamak için imza atacaklardır. Hem savaştan kalan malları kullanacaklar hem de bu imkânlar için imzanın dışında bir ödeme yapılmayacak olması birçok devleti düşünmeden kabul edecekti.

Fulbright Bursunun Misyon ve Vizyonu Nedir?

1946 yılında Amerika senatosunda kabul edilen program ivedilikle o dönemki iktidar tarafından 1947 yılında imzalamıştır. Aslında Amerika savaş ile elde ettiği toprakların yönetimini de kendilerinin belirlediği isimler ile kendi maslahatları doğrultusunda kullanmak istiyorlardı.

 Aslında Fulbright Bursu yardıma ihtiyacı olan fakir öğrenciler için planlanan bir burs türü değildir. Bu bursu alanlar hesaplarına yatan paraları istedikleri gibi kullanamazlar hatta şartlara aykırı edilmesi halinde bu burslardan mahrum olurlardı.

Bu sebeple isim olarak Öğretim ile ilişkilendirilen Fulbright aslında tamamen bir uluslararası politik alanıdır. Kısa bir araştırma yapıldığında birçok prestijli ödüllerin sahiplerinin ve birçok devlet adamı ya da diplomatların neredeyse tamamı Fulbright bursiyerleridir. Bu bir rastlantı mıdır? Sadece benim için değil birçok insan için bu asla bir rastlantı değildir.

Bir başka dikkatle ele almamız gereken Fulbright organizasyonunun teşkilat yapısı rastgele ya da akademik başarı ile yapılan bir görevlendirme değildir. Bu görevlendirme iki boyut vardır. İlki özellikle İngiltere Krallığı koordinesinde birçok krallığın tavsiye ve onayı diğeri de çok uluslu bankaların yönetim kurullarıdır. Hatta Amerika’nın Devlet Başkanları bile sadece attıkları imza kadar bu programa yakın ve içindedir.

Şimdi bira gerçekçi olmamız gerek Türkiye’de dâhil üst düzey bürokrasinin neredeyse tamamına yakını Fulbright Kurulu referanslı kişilerdir. Bundan devletler nasıl kurtulabilir? Şimdi de bu soruya cevap yazmak sadece benim için değil ülkede iktidar olanlar için de kolay bir cevaplama olmayacaktır.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın Kırmızıçizgisi Nedir?

Aslında özellikle Milli Bakanlığı’nın kırmızıçizgi olarak belirttiği “Atatürk İlke ve İnkılapları” kodlaması örtük mesajı toplumu örfü ve inancına yaklaştıracak her şeyden uzak tutmak demektir ki zaten bu programın temel misyonlarından biri de budur.

Oysa ister 1938-1950 ya da 1950-2003 hatta 2003-2021 yılları içinde ne zaman Atatürk ilke ve İnkılapları uygulanmıştır… Şapka takanlar var mı? Yok… Devletçilik yerine kapitalizme sığınan var mı? Çok…

Şimdi mantığımızı ve vicdanımızı çağıralım ve soralım 1938 yılından sonra hangi ilke uygulandı? Bu kodlamayı ya da bu kırmızıçizgiyi kaldırdığınız da toplum doğal olarak örfüne ve inancına yaklaşacak benimseyecek ve özümseyecektir… Bu ise küresel güçler için ciddi bir tehlikedir…

 Şimdi kendilerini M. Kemal’in meftunu olduğu söyleyenlerin kaç tanesi şapka giyiyor; kaç tanesi toplum kime oy vermiş ise o lider olsun diyor ve  bunu kabul ediyor? Kaç tanesi kazancını toplum ile paylaşıyor ya da ihtiyaçlarını ve hizmetlerini yerli ve milli olan kuruluşlardan karşılıyor… Kaç tanesi laikliğin temek ön kabulü herkes dilediği gibi inanır ve inancını yaşar ilkesini kabul ediyor…

İnancını yaşayan insanları deport etmek mi Atatürk’ün ilkesi? Oy veren kişilerin oyuna saygı duymayıp demokratik tercihini yapanlara “Salak” damgalaması yapmak mıdır Atatürkçülük ilkesi…

Kısacası Fulbright programını ayakta tutan ve sürekli okullarda sürekli ritüel boyutunda telkin edilen “Atatürk’ün İnkılapları” işte bunun için neredeyse bir zorunluluk haline getirilmiştir…

Kısacası Fulbright Programını kim istiyor; kimler istemiyor… Neden adı Milli olan Eğitim Bakanlığı vizyonunu sürekli çağdaşlık toplumlar üzerinden temellendirir… Hem çağdaş devletler gibi olmak hem de Milliyetçilik bir paradoks değil midir? Ne kadar Milli olmak istiyorsanız o kadar toplumun örfüne ve inancına o kadar yaklaşacak ve içselleştireceksiniz? Ne kadar çağdaş olmak isterseniz o kadar da örfünüze ve inancınıza yabancılaşacak ve ötekileşeceksiniz demektir…

Son sözü Senatör J.William Fulbright bırakmadan Fulbright nedir onun cümleleri ile okuyalım…

Geleceğimiz yıldızlarda değil, akıllarımızda ve kalplerimizdedir. Birbirini tamamlayan yaratıcı liderlik ve çağdaş eğitim, insanoğlu için umut dolu bir geleceğe yönelik ilk gerekliliklerdir. 40 yıl önce Amerikan Senatosu’na önerme ayrıcalığını yaşadığım uluslararası burs programı, liderliği, öğrenmeyi ve kültürlerarası anlayışı geliştirmeyi hedeflemiştir ve halen hedeflemektedir. Bu mütevazı programın paha biçilemez hedefleri vardır, çünkü uluslararası ilişkilerin geçmişteki içi boş ve güce dayalı sistem yerine daha medeni, akılcı ve insani temeller üzerine kurulmasını başarmıştır. Ben bu işe başladığım zaman buna inandım ve hala inanıyorum.

                                                                                                             Senatör J.William Fulbright

Fulbright Programı bir kültürel sömürge anlaşmasıdır… Kabul eden sömürülmeyi ve yabancılaşmayı yani asimile olmayı kabul etmeden çağdaş bir toplum olamaz…

Çağdaşlığın belirleyicisi kim bu soruyu sor ve tekrar bu program hakkında düşünce ve tutumlarını kendine saklama ifade et…

El-Hâlık  olan rabbimiz Allah’ın (cc) adı ile okuyan ve okutanlara selam olsun…

Eğitimci – Sosyolog

Ercan Harmancı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu