Eğitim - ÖğretimGüncelGündem
Trend

Müfredat Bahane MEB Şahane (!)

Müfredat kelimesi Arapça dil bilim uzmanı olmadığım için sadece bu kelimenin “Ayrıntı” anlamında kullanıldığını yazayım.

Müfredat Nedir?

Müfredat denilince avamından havasına insanların zihnine hep şu kelime gelir “Fulbright Programı” ya da “Müfredatımızı Amerika” belirliyor…Aslında bir şehir efsanesidir. “Müfredatımızı Amerika belirliyor” cümlesi… Ya da bir “Öğrenilmiş Çaresizlik” de diyebiliriz…

Evet, Amerika birçok devletle Fulbright Programı imzalamıştır. Hatta 2008 yılında Fulbright Programı, Dinler arası Diyalog için kullanılmıştır.

Fulbright Nedir?

Bu program imzalanan ülkelerin müfredatlarını belirleme programı değildir. Nedir Fulbright Programı gerçeği? Fulbright Programı, 1946 yılında, İkinci Dünya Savaşı sonrası, Amerika Birleşik Devletleri Senatörü J. William Fulbright tarafından Kongre’ye sunulur ve kabul edilir.

Hedef II. Dünya Savaşı’ndan sonra tüm toplumlara “Güçlü Amerika” kendi ifadeleri ile “Magic America” mitine tüm dünyayı inandırmaktır. Bu nasıl yapılacaktır? Eğitim ve Kültür Elçileri ile yapılacaktır. Bu program ülkelerdeki diplomasi ve bürokrasi iletişimi ile o ülkenin zeki öğrencileri belirlenir ve onlara prestijli Fulbright Bursu teklifi yapılır. İstenen tek şey önce kendileri “Magic America” deyip inanacaklar hem de kesin bir inanış ile sonra toplumlarına bunu telkin edecekler.

Sanıldığı ya da düşüldüğü gibi ülkemizdeki okullarda belirlenen müfredatın hiçbirinde Amerika Kültürü dersi ya da kazanımı asla yoktur. Hatta Amerika Türkiye’de hazırlanan okullardaki müfredat için ne gözlemci yollamıştır ne de bir eğitim uzmanı ya da diplomat…J. Dewey’in ülkemizde bulunması pedagojik çalışma eksenlidir.

Aslında özellikle 1949 yılından sonra ülkemiz bu programın içine girdikten sonra…Kemalist ideolojiyi öğretmenin meşrulaştırma aracı olarak bizzat bürokratlar tarafından dillendirilmiştir…Bunun sebebi toplum ile karşı karşıya kalmamak için…

Amerika öyle istiyor. Bu birçok iktidarı 1949 yılından ne acı ki günümüze kadar kabullenilmiş bir öğrenilmiş çaresizliktir. Ülkemizde birçok akademisyen, politikacı ve bürokrat “Müfredatımızı Amerika belirlememeli” diyerek sehven ya da hesabi olarak kahramanı oynamıştır. Oysa araştırılırsa bunun böyle olmadığı ortadadır.

Örnek, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 02.05.1920 tarih ve 3 sayılı Kanunla oluşturulan “İcra Vekilleri Heyeti’nin kararı ile kurulan onbir bakanlıktan biri olan Milli Eğitim Bakanlığı o günkü ifadesi ile Maarif Bakanlığı’nın kurulduğu dönemden 2023 yılına kadar Amerika “Zorunlu olarak hem ilköğretim hem ortaöğretim hem de yüksek öğretimde Mustafa Kemal’in inkılaplarını tüm öğrencilere  öğretmek zorundasınız” bu ifadeyi kim kullandı dün 1940’lı yıllarda CHP ; 1950’li yıllarda Demokrat Parti,1982’de Kenan Evren ; Özal ve …Bugün de Ak Parti bunu isteyen ve zorunlu kılan…Kısacası bu vebal Amerika’nın değil…

Neden vebal diyorum şunun için ; öğretimde olmazsa olmaz ilkeler vardır ve bu ilk ilke “Gönüllülüktür” yani “Zorla” “Zorunlu”  bir öğretim öğrencilerin zihnine ve gönlüne yapılan bir zulümdür…

Örneğin Atatürkçülük ve İnkılap Tarihi öğrenmek isteyen olduğu kadar öğrenmek istemeyen de olabilir…Çözüm seçmeli ders yapılır ve bir öğrencinin anaokulundan üniversiteye kadar tüm öğrencilere zorla okutulmaz…Din öğretimi bile kutsal kitap ile herkese zorunlu kılınmamıştır…Bu durum ne mantıkla ne vicdanla ne de pozitif bilimle temellendirilip meşrulaştırılamaz.

Bugün kim belirliyor müfredatı…

Dün, CHP zihniyetine sahip eğitimci ve bürokratlar bugün de Ak Parti yani muhafazakâr söylemleri olan eğitimci ve bürokratlar…İki farklı ideoloji ama değişmeyen müfredat…Müfredatın Değişmesin önündeki engel Amerika değil bunu paylaştım…Kaldı ki müfredat defalarca değiştirildi…Nicel ve nitel kazanımlar boyutunda…

Kemalist ideolojiden beslenen Talim Terbiye çalışanları da; kendilerini milli ve örfi olarak referaslandıran Talim Terbiye çalışanları da tüm derslerde kazanımlar bölümünde mutlaka Kemalist İdeolojiye yer verilmesini istemiş yer vermeyenler için de yaptırımlar belirlenmiştir ve zevkle uygulanmıştır. Oysa bu zorunluluğu 1938 yılına kadar M. Kemal okullarda ve müfredat da zorunlu kılmamıştır.1950’li yılların sonlarına doğru tedrici olarak “İnkılap Tarihi” öğrencilere önce konferanslar sonra da ders formatında verilmiştir.

“Adabı Muaşeret” Neden Müfredatta Yoktur?

Anaokulundan üniversiteye kadar öğrencilere kazandırılması gereken eskilerin ifadesi ile “Adabı Muaşeret” neden müfredatta yoktur. Bunun tek açıklaması vardır. İyi insan yetiştirmekten daha öncelikli olan statükoya uygun insan yetiştirmektir.

Ülkemizde Ak Parti bürokratları ve politikacıları zamanında M. Kemal ’in heykeli önünde secde ettirilen öğretmenler cezalandırılması gerekirken taltif edilmiş; inancının hakikatini dile getirenler en ağır şekilde cezalandırılması için her mecrada takipçisi olacaklarını ikrar etmişlerdir.

Müfredatın Hedefi Kemalist ideolojiye Tabii Olacak Nesiller Yetiştirmektir…

İster inanılır isterse abarttığım kabul edilir…Okullarda öncelikli olan ne iyi insan olmak ne akademik başarı ne de bir yüksek öğretime yerleştirmektir…Nedir Kemalist ideolojiye tabii olacak nesiller yetiştirmektir…

Bu sebepledir ki suçu Amerika’da ya da bilmem hangi çok uluslu organizasyonlarda aramaya gerek yok!

Evet; M. Kemal’ in inkılapları yani gönüllü değil zorunlu olarak kişisel ve kamusal yaşam tarzının değiştirilmesi sürecinde yaşanılan menfur ve binlerce insanın akan kanı neden anlatılmaz; oysa bu bilimsel objektiflik ilkesini hiçe saymaktan başkası değildir…

Evet, bir inkılap, bir devrim yaptım bu süreçte şurada şu kadar insanı hapsettik; şu kadar insanı idam ettik…Bu bir tarihsel süreci nesillere anlatmaksa her boyutu ile anlatılmalıdır…

Sosyolojik gerçek ise halkının % 90’a yakını Müslüman olan ki bu oran her geçen gün azaldığı da sosyal bir gerçeklik…kanayan bir yara… Bu oranı azaltan diğer bir faktör ise son yıllardaki mültecilerdir…

Öğrencilerin ve hatta çocukların zihnin ve gönüllerini inşa ederken okullarda inancın ve örfün kod ve motiflerinin olmaması ne sosyoloji ile ne de pedagoji ile temellendirilebilinir.

Yakın tarihte özellikle 2008 yılından sonra okullarda inançla ilgili kod ve motiflere savaş açılmıştır.

Bunun perde arkasını sizle paylaşayım…MEB 2008 yılından sonra o zaman Zaman Gazetesi muhabirleri daha sonra 2014 yılından sonra Doğan Medyası ile adeta cadı avı yapıldı…Muhabirler haber yapıyor bakanlığın ilgili ve yetkili makamları jet hızı ile istenilen kurbanları hukuku , ahlakı ve vicdanı ayaklar altına alarak sunuyordu…

Neden bu tarihe kadar okular ve öğretmenler hedef alınmıyordu? Bunun birçok sebebi vardı en önemlisi dershaneleri elinden alınacak Gülen Hareketi MEB örgütlenerek özellikle Anadolu İmam Hatip Liseleri üzerinde ne acı ki MEB formel ve informel lojistik desteği hatta koordinesi ile bu okullar üs haline getirildi. Rahat hareket etmek için de özellikle Rahmani ve Nebevi menheçli öğretmenlere ve idarecilere karşı bir savaş başlatıldı.Bu idamın argümantasyonu için özellikle 2013-2014 yılları arasındaki Anadolu İmam Hatip Liseleri tercih eden öğretmen ve idarecilerin yatay ve dikey kuurmsal hareketliliği ve KHK listeleri karşılaştırılmalıdır.

Ve en çok manipülasyon aracı olarak da “Müfredata dışı , konular anlatılıyor” ve “M. Kemal ilkeleri dışında hareket ediliyor” … Radikal İslami faaliyetler de bulunuyorCinsiyet Ayrımcılığı yapılıyor…

Milli Eğitim’de öyle trajikomik olaylar yaşandı ki birkaç yıl önce listeler hazırlayan Gülen muhibbisi olan öğretmenlere pozitif ayrımcılık yapan Genel Müdürler, Daire Başkanları birkaç yıl sonra özellikle 15 Temmuz’dan sonra aynı kişileri jurnallediler…Sonra ne mi oldu tabii kide taltif ve terfii edildiler

Bu bir niyet okuma değildir…15 Temmuz sonrası KHK listelerinde ismi bulanlar ile 2008 yılından sonra Yurtdışı görev; Kitap Hazırlama Komisyonları, Başkent Öğretmenevi’nde toplantıya çağrılan isimlerin karşılaştırılması niyet okuyup okumadığımın turnusol kâğıdı olacaktır.

Bugüne geldiğimizde müfredatı e-müfredat portalı üzerinden öğretmen ve idareciler ile istişare edilerek planlanıyor ve güncelleniyor…Bunlar kim ekserisi 28 Şubat öncesi ya imam hatip okurken mücahit olanlar ya da ilahiyat fakültelerinden mezun olanlar …İstisnaların hakkı her daim saklıdır…

Konforizm ve Müfredat

İstisnalar ki azın azı olanlar hariç hangi bürokrat ya da teknokrat ya da eğitimci … Dün mücahit olan bürokrat ya da eğitimcilerin kaçtanesi inancımızın kodlarının müfredatta yer alması için görüş sunmuştur…Hangisi Kemalizm’in tüm derslerde işlenmesinin pedagojiye aykırı olduğunu dile getirmiştir…

Faiz hesabı ile beslenen bir gençten faiz konusunda hassas olmasını bekleyemezsiniz…

Altı yıl önce linç edildiğim konu hangi idareci ya da eğitimci imam hatip okullarında beden eğitim derslerini kadın öğretmenlerin vermesi gerektiğini dile getirmiştir. Hangi eğitimci eşofman ile rüşde ermiş bir kızın bu dersin içerik ve kazanımlarını yapmasının inancına halel getireceğini dile getirmiştir…

Kısacası konfordan vazgeçmediğimiz sürece isterse müfredatı İsrail Eğitim Bakanlığı belirlesin üç aşağı beş yukarı şimdikinden farklı olmayacaktır.

Bakanlık içinde bulunduğumuz hafta okullarda yeni öncelikler belirledi…Bir tanesi öğrenci okulda akıllı cep telefonu kullanmayacakmış; öğretmenler kullanacaksa burada bir hak ihlali ve bir ayrımcılık söz konusudur…Şimdiden söyleyeyim bunu uygulanabilirliği yok hatta öğrenciler hem okuldan hem öğrenmeden soğutulacaktır. Lakin öğretmen de kullanmazsa o zaman belki o da bir ihtimal…

Müfredatın ilköğretim yani 8. Sınıfa kadar olan kazanımı okuma ve yazma dört işlem ve temel geometrik şekillerle işlem yapabilme olmalı ötesi pedagojik değildir. Lise matematik müfredatı ile mühendislik 3. sınıf öğrencinin müfredat kazanımı aynı ise bu ya kurumsal körlük ya da öğrencilerin %80’ine salaksın etiketi yapmak içindir…

Okuma ve Yazma ,Dört İşlem ve Temel Geometri Zorunlu Öğretim Budur…

Dünya bir gün şu gerçeği kabul edecek zorunlu öğretim dört işlem ve okuma yazma bunun ötesinde öğrencilere bir şeye öğrenmeye zorlamak ya kişisel ego ya da statüko kalıplarına sokmaktır…

Evet … Müfredat öğrencilerin bu ümmete ve bu millete hayırlı nesiller yetiştirmek için yazılmadığına damarlarıma kadar inanıyorum…Okullar bir beşik müfredatta o beşiktekileri uyutmak için yazılıp söylenen ninnilerdir…

Ercan Harmancı

Akıbeti dünyada izzet ve bereket ahirette cennet olacak müfredatlara  vasıl olmak temennisiyle …

Ercan Harmancı

Eğitimci – Sosyolog

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu