- İlk atılacak adım Diyanet ivedilikle selatin camilerindeki camii içindeki yardım sandıklarını bu toplumun maslahatı için kaldırmalıdır. Hutbe sonlarında zinhar yardım talebinde bulunulmamalıdır. Bayram namazları da dahil…
Evet, yazının başlığını okuyanlar ikiye ayrılacak bir grup “Haddini bil” diyerek hakkıma girecek diğer grup “Yürü be goçum” deyip pusuda bekleyecek. Ben bu yazıyı kaleme alırken iki grubu da tahrik edip emellerine ulaşsınlar meramıyla yazmıyorum…Bir Saray Camii içinde bir dilenci sandığı ve bir ecnebinin hatırlattıkları … Anadou Selçuklu’nun , Osmanlı’nın vakıfları nerede de bu camiilerin izzetleri dilenci sandıkları ile heder ve telef ediliyor
Bir Saray Camii ve Dilenci Sandığı
Yaşadığım bir olay bana bu yazıyı yazmam konusunda bir vebal oluşturdu ve bu vebal için yazıyorum. Konya’da ikamet ediyorum Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkentinde… Devletin sarayı ile Alaaddin Camii yan yana …
Sarayın camisinin içinde bir anıt gibi duran üzerinde “Yardım Sandığı” yazan kilitli kasaya bakıyordum itiraf edeyim etrafında dolaşıyor ve tuhaf tuhaf bakışlarla bakıyordum ki … Kendisinin sanat tarihçisi olduğunu sonradan beyan eden bir ecnebi yarım yamalak anladığım şu soruyu sordu. “Mr ,Is this a Beggar’s Chest?” evet ileri düzey bir İngilizcem olmasa da ironik roman yazarı olarak ecnebinin kallavi bir ironi yaptığını b anladım. Beden dilimle utandığımı ifade ederek yalnızca “Yes,I’m sorry but it’s true” dedim… Kendisi şimdi hatırladığım kadarı ile “ The beggar’s chest of a magnificent state… I felt sad too” dedi… Kısacası bir ecnebi de olsa muhteşem bir devletin sarayında dilenci sandığı onu da üzmüş… Sonra kendinsin “I am an art historian, I love the Seljuk state and its art works” olduğunu ekledi ve kafa selamı ile birbirimizden uzaklaştık…
Anadolu Selçuklu Devleti’nin Sultanlarına Hesap Vermeden
Uzaklaşsak da ecnebinin “Dilenci Sandığı” kulaklarımda çınlıyordu… Sanki Anadolu Selçuklu Devleti’nin sultanları sırayla suçlusu benmişim gibi bana hesap soruyorlardı…
Toplu ulaşım aracından ikamet ettiğim evime gelinceye kadar düşündüm ve şu karara vardım… Bilgi vebaldi ve vebali yerine getirilmeyen her eylem suçtu. Belki o ecnebi de ironik bir dille beni suçlamış ve bir şeyler hatırlatmıştı. Ecnebiye ,bir sosyolog olduğumu söyleseydim sanırsam iyi ve ülkesini seven bir sosyolog olmadığımı söyleyebilirdi…
Aslında İngilizcem o kadar kötü değildi o muhteşem eserleri ona isimleri ile bile kısaca ve vurucu cümlelerle anlatabilirdim ama itiraf edeyim tüm bunlara “Dilenci Sandığı” engel oldu… Bu kadar yeter…
Evet, Diyanet’in camilere özellikle selatin camilere koyduğu dilenci sandıklarını yazmak bir vebal oldu…Bunu bir rant olarak mı yoksa asra yakın bir teamül olarak mı ya da bir öğrenilmiş çaresizlik olarak mı yapıyorlar niyetleri onlara kalsın…
Selatin Camilerinin İzzeti Yok Saymak
Bırakın selatin camilerini köy camileri için bile o yörenin eşrafı ve zenginleri mallarını bu camiler için vakfetmişlerdir. Kimi arazisinin mülkünü kimileri de mülklerin gelirlerini…
Son dönemlerde yapılan içi israf kokan camiler hariç her caminin vakfiyesi vardır çok azı belki bundan mahrumdur.
Bizler camilerin, medreselerin, hastanelerin ve daha birçok farklı kurumun vakfiyesi olan vakıf arazi ve mülklerini ya kullanımını ya da mülkünü kamulaştırdık. Kimilerini de şehrin eşrafından tamah ve hırsına yenik düşenler özel mülklerine kattılar…
Sonra camilerin içine ecnebinin ifadesi ile “Dilenci Sandıkları” koyduk. Her Cuma hutbesinin sonuna da dilenme yönetmeliği ekledik…
Evet, bir hayır ve hasenat için yardım talebinde bulunabilinir lakin bu talepte bulunacak asla imamlar olmamalı ve o mekân da camiler olmamalıdır…
Cuma Hutbesinde Yardım Toplama Bidatı
Dilenci Sandıklarında ya da Cuma Hutbesi sonunda yardım talebi sonrası toplanan paralar diyanetin idari ve hatta adli işlemlerin değil… Sadece bu kadar yazalım… Küçük düşünmek ve küçük işleri kovalamak bizim işimiz değil…
Bir mülk istisnasız devletin denetimi ve yönetimine girebilir mi? Evet, hatta bir olağan üstü hal durumunda devlet karşılıksız el koyabilir mi? Evet, istisnaları var mı?
Evet, süresiz bir şekilde ve hiçbir mevzuat mesnet yapılarak vakıf malları devletin hanesine yazılamaz. Hatta niyet ne olursa olsun vakfiyesinin dışında zinhar kullanılamaz… Sadece vakıf işlevini yerine getiremiyorsa tekrar işlevini yerine getirecek şekilde vakfiyesine uygun mülk bir başka mülk ile tebdil edilebilir…Bu ilim ehli insanların vebal alarak verecekleri bir karardır.
Vakıf Malları Üzerinden Allah’a Savaş Açmak
Vakıf mallarının telef ve heder edilmesi bir toplum için değil o toplumun birkaç neslini de içine alacak bir zillet sebebidir…
Bir toplum ne kadar güçlü olursa olsun vakıf malları vakfiyesine uygun kullanılmıyorsa siz ister namusun ifsadı ister kıtlık ister bereketsizlik ister kin ve haset hangi toplumsal araz varsa bunun öncelikli sebebi vakıf mallarının heder ve telef edilmesidir.
Anadolu toprakları üzerindeki vakıflar geriye dönük vakfiyelerine uygun canlandırıla bilinirse şahit olacağız ki Türkiye’nin hiçbir uluslararası organizasyondan yardım almasına gerek kalmayacak bir zenginliğe sahip bir toplum ve ülke olduğumuza bireysel ve toplumsal şahitlik edeceğiz…
Ülkemizin dışına uzanmış üç kıtaya yayılmış vakıfları daha yazmadan… Ülkemdeki tüm politikacılar, tüm bürokratlar el birliği ederek vakıflarımızı vakfiyelerine uygun aslına rücu etmesi için el birliği etmelidir.
Bir vakıf vakfiyesinin dışında bir sivil toplum kuruluşuna verilmişse… Bir vakıf toprak reformu adı altında değerli yerler değersiz atıl yerlerle becayiş yapılmışsa…Kentsel dönüşüm adı altında vakıflar kamulaştırılıp yok sayılmışsa. Vakıflar bugün birilerinin ticarethanesi olmuşsa … İstisnasız hepsi aslına rücu ettirilmelidir.
Ve bu ümmetin, bu toplumun hayır işleri asla bir bankanın gölgesi altında bırakılmamalıdır. Vâkıf mülkü devletin mülkünden daha okunulmazdır…
Vakfiyelerin Gelirini Faiz İle Korumak
İvedilikle amasız, fakatsız Vakıf Bank ile vakıf gelirlerinin yönetimi sonlandırılmalıdır. Vakıflar doğrudan ve dokunulmazlığı hakkındaki mevzuat güncellenerek Cumhurbaşkanlığı’na bağlı özerk bir birim olmalıdır. Öyle ki iktidarlar değişse bile hiçbir politik örgüt vakıflar hakkında inisiyatif kullanamamalıdır.
İlk önce mevcut Anadolu Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi tarihi vesikalarla sabit vakıflar aslına rücu ettirmek için idari ve adli süreç başlatılmalıdır.
İllerde ellerinde vakıf olan yerler ya da vakfiye vesikaları olanlar bunu ihdas edilecek birimle paylaşmalıdır.
Ve de bu vakıf mallarını şahsi çıkarları için kullanan kişiler tespit edilmeli bir soyağacı gibi ve bu kişiler hem cezalandırılmalı hem de vakıflardan elde edilen gelirler karışlığı mallarına el konulmalıdır.
Hatta ve hatta ülkemizde ecnebilere ait vakıflar varsa bu vakıflarında hakları iade edilmelidir ki bizim üç kıtadaki vakfiyelerimiz için haklarımızı adil olarak arayabilelim ve talep edebilelim…
Burada bahsettiğim ecnebilerin özel mülkiyetleri değil ecnebilerin vakıflarıdır. Zaten özel mülkiyetler uluslararası hukuk ile takip edilen bir süreçtir bunun takibini de kişiler yapmalıdır…
Vakıfların Aslına Rucü Projesi Pilot Uygulaması
Konya adeta bir vakıf cennetidir. Vâkıfların aslına rücusu için başlatılacak ilk adım için en uygun ve isabetli il Konya ilidir. Bu sebeple Konya’da pilot uygulama ile başlatılacak bu adım dalga dalga ülke geneline yayılmalıdır.
Elbette bu adım nasıl atılacak neler yapılacak nereden başlanılacak bu ilgili makamların ve alanındaki teknokratların karar verip yapacağı bir gerçek olduğunu teslim edelim.
Bir toplumbilimci teknokrat olarak aklıma ilk gelen bu adımın toplumda karşılığını bulması ve toplumda inandırıcı olması toplumla vakıf ve vakfiyelerin paylaşılabilir ve rahat ulaşılabilir olmasıdır. Ne yapılabilir?
Cumhurbaşkanlığına özerk olarak bağlı bir ihdas edilecek birim koordinesinde Vakıflar Genel Müdürlüğü, bir genel müdürlük olarak bir bakanlığına bağlı olmadan direk Cumhurbaşkanlığına bağlanmalıdır.
Edevlet portalı üzerinden tüm Türkiye Vatandaşı olan kişiler sadece ikamet ettikleri yerlerde değil ülke genelindeki vakıf arazilerini ve bu vakıfların vakfiyelerini görebilir şekilde bir hizmet vatandaşlara sunulmalı ve açık olmalıdır.
Diyanet’e Bir Çağrı
İlk atılacak adım Diyanet ivedilikle selatin camilerindeki camii içindeki yardım sandıklarını bu toplumun maslahatı için kaldırmalıdır. Hutbe sonlarında zinhar yardım talebinde bulunulmamalıdır. Bayram namazları da dahil…
Üç Kilitli Yardım Sandığı
Eyüp Sultan gibi bir camii için yardım sandığı ile yardım toplamak sosyal psikoloji açısından ciddi boyutta zillettir…Bir de bunu kilit üstüne kilitlemek …Kilit tahrif olumuş ve rant kapısına dönmüş Hristiyanların adetidir ya da arzın kendilerine vaat edildiği sanrısı ile her zulmü meşru hatta ibadet gören israiloğullarının … …Bir sandıkla hem dilencilik yapılacak hem de topluma hırsız mesajı verilecek …Makam ve emir sahipleri otursunsun bir lahza düşünsün sadaka ve yardım sandığı paradoksunu …
Kısacası son sözü Allah Rasulü Muhammed’e (sav) bırakalım ve bir hadisin hitamı ile bitirelim
“Vakıf malları, satılamaz, bağışlanamaz ve miras olarak bırakılamaz…
Ercan Harmancı