Bırakın CHP zulmetsin
Bırak CHP zulmetmeye devam etsin… Dönsün 1940’lı yılların zilleti ve hüsranı… Şaka mı yapıyorum? Bunun şakası mı olur? Hatta o dönemlere şahitlik eden deden ninen ya da amca ve dayıların varsa onlara soruver bunun şakası olur mu?
Kuran okumayı bırakın taşımak hatta bulundurmak bile suç olan bir dönemden bahsediyorum. Minarelerden “Ali ata bak” dercesine “Tanrı uludur” denilen bir dönemi hatırlatıyorum. Zor dönemlerdi yaşamadık yaşayanlardan duyduk merak ettik yazanlardan okuduk…
İnancının hakikatini dile getiren bunu dile getirmenin bir vebal olduğuna inanan biri olarak dile kolay dört yıl içinde yaşadığım zihnimde ve gönlümde birikenleri bilin istedim.
CHP’nin inancını dile getirenlere yaptığı zülüm inanın şimdi konfora alışmış Ak Parti’i döneminde yapılan zulümden daha izzetlice… İzzetinle, haysiyetinle, mesleğinle hatta canınla oynadıklarında hiç olmazsa “Sapık” ya da “Tacizci” olmuyordun… En kötüsü terörist oluyordun ya da eşkıya…
Ben elli yaşına merdiven dayamış bir sosyolog olarak hep önceliğim toplum, toplumdaki değişim ve dönüşüm olmuştur. Ak Parti döneminde yapılan hizmet ve yatırımlara karşı nankör değilim yapanlardan ve vesile olanlardan Allah razı olsun… Lakin önemli olanlar; öncelikli olanların yerini almışsa yapılanların bir kıymeti harbiyesi kalmıyor.
Ak Parti’ye ilk dönem oy verenler bugün görüp şahit oldukları hizmet ve yatırımların hiç birini düşünerek politik tercihlerini Ak Parti’den yana yapmamışlardı. Evet, çöp ve ulaşım gerçekten içinden çıkılmaz bir çıkmaz sokak olmuştu… Oy verenler de vermeyenler de bunların çözülmesini istiyorlardı.
1940 Zulmü
Lakin teslim ve ikrar etmek gerek ki o dönemlerde sandığa gidip oy pusulasını eline almadan “Besmele” çeken… Allah’ın adı ile diyenler; hep inançlarını daha rahat yaşamak adına oy verdiler…1940’lı yıllara dönmemek için oy verdiler… Ne metro, ne alt ve üst geçit üzerine kurulu bir hayalleri vardı. Hızlı tren mi yoksa çalıştığın kurumlarda namazını kılmak mı tercihinde bırakılsalardı bir an bile düşünmeden namaz diyeceklerdi…
On beşinde ki çocukta kırkındaki anası da ve yetmişindeki ninesi de başörtüsüne dokunulmasın istiyordu… Ne mi oldu namaz da kılındı; başörtülü de alındı… Kötü mü oldu asla; iyi mi oldu Allah şahit ki iyi olmadı… Neden mi?
Topluma bir cesaret gelmişti; yıllardır kazanılmış değil verilmiş bir hak olan “İnancını yaşama hakkı” ellerinden alınmış ve bir yönetmelik değişikliği ile bir cesaret gelmişti… O hak alınana kadar gördükleri zulümlere sesiz kalan üç maymunu oynayan milletin olmayan vekilleri artık zafer naraları atıyordu… Oysa hepsi istifa etmesi gerekirken o dan da nemalandılar bugün olduğu gibi…
Verilmiş haklarımızı bile koruyamadık
1940’lı yıllarda izzet olan artık zillet olmuştu… İnancını dile getirene “Neden inancını yayıyorsun hatta ifade ediyorsun?” denilmiyordu… Sapık deniliyordu… Tacizci deniliyordu ara ara da “Deli” deniliyordu. Oysaki uluslararası ve ulusal hukuk aşağıdaki üç hakkı verilmiş hak olarak kabul ediyordu
- İnancını ifade edebilirsin
- İnancını yaşayabilirsin
- İnancını yayabilirsin
Hatta ve hatta bu üç hakka engel olan yeni ifadesi ile mobbing uygulayanlar bile TCK’ye suç hem de ağır suç işlemiş sayılıyor…
Ben de yaşadım lakin yaşadıklarım bazı kardeşlerimin yaşadıklarının yanında deryada damla; deve de kulak mesabesindedir. Aslında asıl olan insanın zihnini ve gönlünü yoran yapılan zulüm değil; zulmü kimin yaptığıdır.
Politik boyutta CHP’nin söyledikleri ve yaptıklarını dikkate almayan Abdestli Konforperest politikacı ve bürokratlar söz konusu inanç olunca ne hikmettir bilinmez “Emir telakki ederiz, hiç şüpheniz olmasın” mesajı vermeyi ritüel olarak yapmaktadırlar.
CHP paradigmasına sahip bir politikacı, bürokrat ya da her ne konumdaysa elbette benim dile getirdiğim Rahmani ve Nebevi olan hakikatlerden rahatsız olacak ve saldıraya geçecektir. Hatta şaka demiyorum bu davranışlarını da tebrik etmek gerek.
Daha düne kadar anlamakta zorlandığımı artık anlıyorum ya da anlamaya başladım… Bir elin parmak sayısı kadar ya var ya da yoklar; istisnaların dışında ekserisinin “Din Günü” korkusu ne açı ki ya yok ya da aktif edilmemiş durumdadır. Lakin sıkı bir korkuları var hatta neredeyse fobi düzeyinde bir korku “Konforu Kaybetme Korkusu” bilmiyor değiller; sadece işlerine gelmiyor…
Sosyo-Politik olarak bakıldığında neredeyse çeyrek asırlık dönemde tek politikacı inancı önceleyen bir açıklama yapmamıştır. Acı, lakin sosyal gerçek Ak Partili politikacıların ve bürokratların hiçbir zaman inancın hakikatleri öncelikli olmamıştır.
Mecliste hep karşı çıksalar da hatta bazen politik takıntı olarak karşı çıksalar da aslında inançların ifade edilmesinde hiçbir zaman CHP’yi yalnız bırakmamışlar hatta onların yapamadıklarını yapmışlardır.
Toplumda inanca ve örfe karşı yabancılaşma ve ötekileşmenin ardındaki en büyük etkileyici güç İnanç = Sapıklık kodlamasının yapılmış olmasıdır. Hatta toplumun uyanması için çalışanları CHP’li militanlar ve Ak Partili abdestli Konforperestler el birliği ile dayanışma içinde sosyal lekeleme ile sakıncalı kişiler olarak damgalamışlardır.
Bu yazı kişisel bir hesaplaşma gözeterek yazılmadığına ben inanıyorum elbette inanmayan çıkabilir zaman bu yazıyı neden yazdım hem de bir devlet memuru olarak? İlki yazılması gerektiğine inandım. Bu yazıyı yazarak CHP paradigmasını temize çıkarmak ya da politik tercihinizi CHP’den yana kullanın böyle bir istek ne zihnimden ne de gönlümden geçti.
Evet, şu cümleyi de inanarak yazıyorum birkaç istisna olan milletvekillerinin dışında ekserinin bu ümmet umurunda olmadığı gibi bu millette umurunda değildir. Nereden mi çıkardım? Hangi milletvekili üstelik defalarca millete vekillik edenler TBMM’de inancı dile getirebildiler? Meclise getirilen soru önergelerine bir tanesi bile “Evet, bu bizim inancımızın hakikatidir” deme cesaretini gösterdi.
Sembolik olarak çok önemli değil öncelikli olan Ayasofya İmamını neden hem Ak Partililer hem de CHP’liler tarafından birlikte hedef alındı. Ak Partili milletvekilleri, CHP’lileri sevindirdiklerinin onda biri bu ümmeti sevindirmemişlerdir.
Hem imam hatip mezunu hem hukukçu olan bir Ak Partili milletvekilinin ki adı Bülent Turan hangi gerekçe ile setri avrete göre “Çıplaklık” kavramını bildiği halde “Herkes haddini bilecek” diyerek malum çevreleri sevindirip beni üzdü….
Hem imam hatipli hem de bu ümmet için çalışan “Cihannüma” yapılanmasının başkanı olan Yusuf Tekin hangi izan ve insafla “Bu ifadeden en az ben de siz kadar rahatsızım” diyerek malum çevreyi sevindirdi… Oysa Erzurum da ehramını üzerine almadan çıkanlara bile “cıplak cıplak dışarı cıkısen” denilen bir örfü bile bile … “Sapık öğretmen için gereken yapılacak” dedi… Halen il il Müslüman gençlik için çalışıyor Rektör Bey…
Ercan Harmancı’nın nasıl bir eğitimci olduğunu adı gibi bilen o dönem Konya İl Müdürü şimdilerde Bakanlıkta bir döner koltuk üzerinde dönüp duruyor… “Jet Soruşturma ile görevden alındı” açıklaması yapmıştı…Muhterem mi Bey mi yoksa Mukaddes mi hiç mi vicdanın sızlamadı ….Hiç mi helallik almak aklına gelmedi…
O dönem Konya İl Valisi kendisi bilir Ercan Harmancı kimdir? Halen bana attığı mesaj kayıtlıdır. “Ercan Bey bahsettiğiniz pavyonlar bölgesinden biz de rahatsızız lakin yetki Büyükşehir Belediyesine ait inanının bu durumu Başkan’a ileteceğim” şimdiler de Bursa valisi emir verir “Bu adamı derhal sınıftan uzaklaştırın” evet, hiç şüpheniz olmasın hepimiz bu dünyadan ardımıza bakma fırsatı bile bulmadan uzaklaşacağız…
Geldik Aksaray Valisine kendisi ile bir mesaimiz olmasa da Ercan Harmancı kimdir hinterlantı nedir çok iyi bilir.2003 yılında Hasan Hüseyin Çelik “Anladın değil mi Hamza” diye diye bir güzel anlatmış ve sonunda da “Sana güveniyoruz” demişti… Vali olmak hayalinde bile olmasa tanıdıkları müzekker ve müennesler el birliği ile “İbrahim, Hasan senden iyi vali olur bizim oğlan” derler… Bu işe en çok sevinen de Vali Bey’in hanımı olur…
Vali Bey neden tek şikâyetçi olan öğrenci olmadığı halde ve ayrımcılık yapıyor demediği halde soruşturma raporuna ısrarla “Cinsiyet Ayrımcılığı” ibaresinin eklenmesini istedi? Bürokrasi ve politikada o dönemler “Cinsiyet Ayrımcılığı” bir kodlamadır. Cinsiyet Ayrımcılığı ile kodlananlar tehlikeli adamlardır…
Nasıl olur da bu aşağıdaki paylaşım gerekçe gösterilerek politikacısından bürokratına çok rahatsız olup Ercan Harmancı’ ya itibar suikastı yapma ihtiyacı hissettiler? Bu hamur daha çok su götüreceğe benziyor…İşte o paylaşım
Kısacası milletvekili de olsanız, valide olsanız ,müsteşar da olsanız genel müdür de olsanız ve il müdürü de olsanız Rabbim soracak “Ercan kulumun sapıklığına şahitlik ettiniz mi?” …Şükür o gün için ben “Rabbim ben inancımın hakikatini dile getirdim senden cennet karşılığı ” diyeceğim beyler siz ne diyeceksiniz ?Topluma açıklama cesaretiniz olmasa bile size tavsiye kendi kendinize yine kendinizin duyacağı şekilde bir cevap verin …Helalleşmediğiniz sürece vebaliniz her geçen gün katmerleşecek …