Turkey Is A Global Power Nedir?
Okuyanların ilk tepkisi “Neden Türkçe bir başlık kullanmadın?” olacağını tahmin ederek bu başlığı tercih ettim. Bu konudaki tepkilere karşı savunmam da duygusal bir dil ile değil mantık boyutunda olacaktır..
İster dünyanın çatısı Tibet’te isterseniz Afrika’nın çubuklar ile toprağa yazı yazarak öğrenmenin gerçekleştiği bir kabilede yaşayanlara bu iki kelimeyi söylediğiniz de onların zihinlerinde de bizim zihnimizde canlanan anlamlar aynı olacaktır.
Bu durumda İngilizce olan bu cümlede geriye sadece Türkiye kelimesi kalmış oluyor. Temenni ederim ki birileri kalkıp “İngilizce bir cümlenin başına neden Türkiye kelimesini ekledin?” tepkisini göstermez. Aslında Türkiye kelimesi sadece İngilizce bir kelimenin başına değil artık birçok uluslararası görüşmelerin öncelikli gündem maddelerinin ilk cümlesinin; ilk kelimesi haline gelmiştir.
Türkiye bir zamanlar zayıf bir bölgesel güç iken artık şimdi Türkiye güçlü bir bölgesel güç değil ciddi anlamda Türkiye hafife alınmayacak kadar ağır ve güçlü bir küresel güç olmuştur.
Her ne kadar küresel iletişimciler bu gücü özellikle İktidar – Muhalefet Sarmalı ile bastırmaya ve kamufle etmeye çalışsa da her geçen gün çuvala sığmayan bir mızrak sosyal gerçekliği ile karşı karşıya kalıyorlar. Küresel iletişimciler özellikle günümüzde rahatsız oldukları toplumlara karşı o ülkenin gücünü kamufle etmek için iki kod ve motif kullanırlar.
Türkiye toplumu aç ve Türkiye’de özgürlük yok. Bunu burada hemen altını çizerek belirtelim bir toplum için “Yoksulluk var! Toplum aç” ve “Özgürlük yok!” telkinleri kullanılmaya başlanmışsa küresel güçler o ülkedeki iktidardan rahatsız demektir.
Küresel güçlerin rahatsızlığı artık bir “Güvenlik sorunu” haline kadar gelmiş ise o zaman iki kod ve motif kullanılır. Küresel güçler hiçbir zaman demokratik yoldan yani belli oy oranı ile iktidara gelen güçlerden rahatsızlık duymaz. Küresel güçlerin rahatsızlığı “Karizmatik Lider” olarak bir liderin sınırları aşan bir güce sahip olması durumunda rahatsızlık başlar.
Artık genelde o ülke özelde de o karizmatik lider için küresel medyanın lojistik desteği ve lobilerin koordinesi ile “Diktatör” ve “Terör” kodlamaları kullanılarak maslahatlarını korumaya çalışırlar.
Şimdi neredeyse bir tez konusu olacak bir sosyal gerçekliği sınırlı sayıdaki karakterler ile yazacağım bu yazıda anlatmak imkan dahilinde olmayacaktır. Bu sebeple bu konun belli bir alanına odaklanarak düşünmeye devam edelim…
Davos Erdoğan – Biden Görüşmesi…
Küresel medya bu hafta Davos Zirvesi’ne ve özellikle Erdoğan – Biden görüşmesine odaklanmıştır; odaklanan birçok gazeteci hatta politikacı ve siyaset bilimciler Joe Biden’in Amerika Başkanı olması ile başlayan bir noktadan başlayarak düşünme üretiyorlar. Bu noktadan düşünmeleri bir strateji mi yoksa kurumsal bir körlük mü bunu bende bilmiyorum lakin ikisinden biri olduğuna eminim…
Söz konusu olan Obama olsaydı bu doğru bir başlangıç noktası olabilirdi lakin Biden Amerika siyaset ve strateji belirleme konusunda yeni bir oyuncu değildir. Hatta Türkiye üzerine yapılan strateji ve kirli planların arkasındaki ilk akla gelen ismi Joe Biden olmalıdır.
Her ne kadar toplumun zihninde, gazetecilerin ajandasında ve politikacıların gündeminde 15 Temmuz 2016 bir milat olarak kabul edilse de Türkiye üzerine yapılan ilk plan Joe Biden’in koordinesinde 2011 yılı “Sonbahar” dönemidir… Neden belli bir tarih yazılmadı ve bir dönem ya mevsim olarak ifade edildi?
2011 Erdoğan’sız Türkiye ve Joe Biden …
İlki “Bahar” kodlaması önemli bir kodlamadır… Bu sebeple “Sonbahar” kodlaması da önemlidir. İşte bu gün yapılması planlanan Erdoğan – Biden görüşmesi aslında tarihi bir hesaplaşma olacağı gibi olmaya da bilir… Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan‘ın liderliğinden rahatsız olan ilk lider olduğu gibi Türkiye’ye Aralık 2011 yılında bizzat gelerek isimleri artık Türkiye toplumuna malum kişilere şu cümleleri kullandı
“Artık Erdoğan’sız bir Türkiye müjdesini sizinle paylaşmak istiyorum”
Joe Biden
İşin acı yani ise bu cümleyi Biden’den ekip olarak duyanlar ne bu cümleye tepki gösterdiler ne de bu cümleyi Cumhurbaşkanımıza ilettiler… Cumhurbaşkanımız Biden’in bu ifadesini Davos’taki görüşmesinde dile getirmeyecek olsa bile basına açık görüşme öncesi kulis – baş başa- görüşmesinde bunu dile getirir mi bir muamma… Bekleyip göreceğiz.
Davos görüşmesi sonrası ülkemizde özellikle bürokratik yapılanmada ve sınırlı boyutta da olsa politik yapılanmada bir “Bağırsak Temizleme” yaşanır mı bu da muamma…
Türkiye neden küresel bir güç…
Türkiye neden küresel bir güç çünkü bu Türkiye’nin bir iddiası değil küresel güçlerin mutabık oldukları bir uluslararası gerçekliktir. Küresel güçler aslında bir takım gerilla savaşlarını saymazsak ilk yenilgilerini 15 Temmuz ile tatmışlardır. Türkiye’nin ve özellikle de Erdoğan’ın kolay bir lokma olmadığı konusunda bir anlaşma sağlamışlardır. Bu sebeple özellikle 2019 yılına kadar stratejileri “Erdoğan kızdırılmayacak” stratejileri idi…
Ne zamana kadar? Erdoğan başkanlığındaki Ak Parti üç büyük ili özellikle İstanbul‘u kaybettiğinde yeni bir strateji geliştirdiler… Bu strateji ise “Böl, parçala ve yut” stratejisi idi…
Aslında 2019 yenilgisini de 2011 yılında Joe Biden’in güvendiği isimlerin etkili olması ve aynı dönem de Joe Biden’in Amerika seçimleri için aday olması ve yeni bir kalkışma hesapları haken masada durmaktadır…
Türkiye, ekonomik olarak durdurulamazdı çünkü özellikle IMF üzerinden bir pazarlık mümkün değildi… Her ne kadar ulusal haberler “ Dolar” “Pahalılık” “İşsizlik” kodlamaları ile sansasyon olan haberler hakim olsa da bilinen ve kabul edilen gerçek Türkiye ekonomisi her geçen gün büyüyor ve belli finans kriterlerine göre Türkiye toplumunun alım gücü her geçen gün artıyordu… Örneğin Avrupa’da en çok araç ve emlak alım sıralamalarında Türkiye başı çekiyordu…
Türkiye ancak envanterine izin verilen silahları alabilirken o da sınırlı sayıda ve bunlara da belirlenen bir zamanda sahip olabilirken bir anda Türkiye silah üreten ülke haline geldi. Türkiye bununla da yetinmedi geliştirdiği ve ürettiği silahları en kısa sürede envanterine alıp küresel güçlere meydan okurcasına sahada kullanmaya başladı.
İlk zamanlar küresel güçler tehlikenin farkında olsalar da bunun duyulmaması için “Türkiye özellikle Suriye ve Libya’da teröristlere yardım ediyor” algısını servis ettiler… Beklenen olmadığı gibi daha tehlikelisi oldu. Dünya üzerinde Çok Uluslu Şirketlerden oluşan savunma ve saldırı sanayisi temsilcileri Türkiye’nin ürettiği ve kullandığı silahları gündemlerine aldılar. Dünya Türkiye’nin savunma ve saldırı gücünü sadece izlemiyor sahip olmak hatta birlikte üretim için pazarlık randevusu talep etmeye başladılar…
Kanal İstanbul ve Küresel Güçlerin Korkusu
Yazıyı daha fazla uzatmamak için… Türkiye çok gelişmiş ülkelerde çeyrek asırdır tamamlanamayan dev projeleri 3-5 yıl içinde toplumun hizmetine sunuyordu…Bu küresel güçlerinde anlam veremediği ve tedirgin olduğu önemli bir göstergeydi.
Her ne kadar sürekli ülkemizdeki muhalefet partileri “Kanal İstanbul Bir İhanettir!” cümlesini nakarat şeklinde söyleseler de… İlki küresel vizyon ve misyonu bırakın çeyrek asra yakın tek başına iktidar olamamış politik partilerin bunu anlamaları ve kabul etmeleri deveye hendek atlatmaktan daha kolay olmayacaktır.
Küresel güçlerin en büyük korkusu ve tedirginliği kararlılıkla yapımı hız kazanan “Kanal İstanbul” projesidir. Lakin Davos’ta bunu gündem yapamayacak olsalar da bu görevi Türkiye muhalefetine vermiş bulunuyorlar…
Kanal İstanbul Türkiye için tam da budur… Turkey Is A Global Power…
Eğitimci – Sosyolog
Ercan Harmancı