Selamı kelama bağlayıp açık ve net olarak “Demokrasi necistir!” diyelim ve başlayalım neden necistir…
İlk önce hâkimiyet hüküm asla ve asla hangi niyetle olursa olsun Allah’tan başkasına atfedilmez ve bunun masum bir gerekçesi de olamaz… Toplumlar içlerinden bir yönetici seçebilirler ama toplumlar kendilerini yönetemezler. Müslüman bir toplumu yöneten Rahmani ve Nebevi olan hakikatler değilse nefislerdir… Nefs insana ne emreder hepimize malumdur. Din neden vardır Allah neden Rasullerle toplumlara şeriatlar indirmiştir. Onunla düzenlerini sağlasınlar sıratı müstakim üzere olsunlar diyedir… Hüküm ancak ve ancak Allah’ındır diyelim ve susmayalım…
Demokrasi kavramının etimolojisine ya da tarihsel arka planına baktığımız da görürüz ki hoş ve istenilen bir kavram değildir… Hatta tüm bilimlerin babası olarak kabul edilen Platon demokrasiyi “Salakların yönetimi” yönetimi olarak kabul eder ve yönetme işi topluma, halka bırakılmayacak kadar önemli olduğunu söyler…
İçinde yaşadığımız zaman da yönetim halka bırakılıyor mu? Mecliste alınan kararlara toplumun etkisi ne kadardır. Ya da alınmış bir karar için “Bu şöyle yapılsa daha iyi olur” diye itiraz değil tavsiyede bulunsak ne derler bize “Siz anlamazsınız!” denilmez mi? Söylenmez mi söylenir…
Demokrasi 1983 yılından sonra bir yönetim şekli değildir. Demokrasi de herkesin temsil hakkı varken demokrasinin tavan yaptığı ülke Amerika’da neden sadece filler ve eşekler var (!) Demokrasi 1983 yılından sonra özellikle Müslüman toplumların toplumsal düzenlerini bozmak için kullanılan bir paroladır. R.Reagan’ın 1983 yılında kurduğu Uluslararası Demokrasi Vakfı ya da onların ifadesi ile “National Endowment for Democracy” NED ümmeti işgal parolasıdır.
Demokrasinin ihraç edildiği ülkelere dünya haritasında baktığımızda o ülkeler ya ciddi yeraltı ya da yer üstü zenginlik kaynaklarına sahip gelişmemiş toplumlardır. Toplumlarda aranan bir başka özellik ise insanların Muhammed’e (as) inanmaları gerekmektedir. Demokrasi ümmetin gençlerini babasız, kadınlarını kocasız bırakmıştır. Demokrasi öncesi akan kan ve gözyaşı demokrasi pazarlayanların o topraklara gelmesi ile birlikte akıl almaz oranda artmıştır.
Bugün maalesef kurumsal bir körlük içindeyiz bu hem toplumda hem de devlet kurumlarında bu körlük devam etmektedir.15 Temmuz’da ülkemiz Ortadoğu’yu kontrol altına almak için üs olarak kullanmak için girişilen mücadelenin adını Demokrasi Mücadelesi konuldu. Hatta bu yetmezmiş gibi ontolojik, etimolojik ve semantik olarak asla uyuşmayan transandantal bir kavram olan şehitlik kavramını seküler bir kavram hatta seküler düşüncenin mihenk taşı olan demokrasi kavramı birlikte kullanılmıştır.
Oysa bu ne zaman dile getirilir bilmiyorum ama “Arap Baharı” “Turuncu Devrim” gibi girişimlerin mimarı ve finansörü olan NATO + (NED+Grand Old Party) grup tarafından yapılmıştır. Biz de kalktık ve adını demokrasi mücadelesi koyduk.
Oysa bir başka görülmeyen ya da görmezden geline çelişki de Karizmatik Liderler sınırları aşınca kendi belirledikleri sınırların dışına çıkmaya başladıklarında ilki “Demokrasiye uygun hareket edilmiyor, Demokrasi çiğneniyor!” gerekçeleri olmuştur.
Demokrasi zihinleri ve gönülleri etkisi altına alınca mescitlerdeki minberlerde okunan hutbelerde bile “Demokrasi mücadelesi” diyerek neredeyse Demokrasi mücadelesi verenlere cennet kapılarını açtılar.
Diktatör kavramının örtük anlamı nedir? Bir lider neden diktatör olur? Demokrasiye yani güya halkın isteklerini dinlemediğinde… Aslında toplum tabiri caizse kendisine uzatılan kılıcı kendisi bilemiştir. Onlar da demokrasi istiyorlardı, biz de demokrasi için çalışıyorduk…
Demokrasi festivalleri düzenlendi adına anıtlar dikildi ya da dikilecek oysa verilen mücadeleden canlarını kaybedenler için beklenilen cennetti ama dikilen ise anıtlar yani yontulmuş taşlardı. Yontulmuş taşlarla cennet bu da ayrı bir kaya…
Artık illa bu necis kavram kullanılacaksa bunu kendinize göre yeniden anlamlandırın ve ümmet düşmanlarının ya da objektif olarak algılanan demokrasi kavramının tam tersi bir anlam yükleyin… Ya da hep birlikte “Bizim kanlarımız ve gözyaşlarımızla beslenen demokrasinizi başka yerde besleyin!” denmeli demeliyiz… Demezsek önce Afganistan sonra Irak sonra Libya ve şimdi Suriye sıra Türkiye’deki diktatöre gelmeyecek inşallah çünkü hem bu toplum hem de ümmet o Diktatörü size vermemeye yemin etti… Diktatörünüzü sevin yoksa demokrasi getirecekler!
Selamı kelama bağlarken izzet ümmetin diktatörlerinin üzerine zillet demokrasi ile beslenen zalimlerin üzerine olsun…
Eğitimci – Sosyolog
Ercan Harmancı
info@ercanharmanci.com