Selamı “Sapık Öğretmenlere Ders Programı Yapma!” diyerek kelama bağlayalım. Öncelikle yazdıklarımla ne bir kuruma iftira atmak ne de “Ortada fol yok yumurta yokken” toplumda bir infial çıkarmaktır.Tacizden Adli ya da İdari Ceza Alan Sapık Öğretmenlere Ders Programı Yapma…
Toplumların En Büyük Sorunu ne Ekonomi ne de İşsizliktir!
Bir toplumun birçok sorunları olabilir. Her toplumun sorunu vardır ve sorunlu olmayan toplum yoktur…Öyle ki Adem(as) ile başlayıp kıyamete kadar geçmiş ve gelecek tüm toplumların en hayırlısı Muhammed’in (sav) şekillendirdiği Asr-ı Saadet Toplumudur..Lakin o toplumda da sorunlar vardı…
Küresel olarak toplumlara ya da devletlere baktığımızda en büyük ve en yaygın sorunun ekonomi ve işsizlik olarak kabul edildiğini ispatlamak izahtan varestedir.
Bir toplumun ayakta kalabilmesi o toplumun ahlakı ile doğru orantılıdır. Ahlak derken kişiden kişiye değişen “Etik” anlamında bir ahlaktan değil Muhammed’in (sav) “emr-i bi’l-ma’rûf nehiy ani’l-münker” dairesidir.
Şöyle ki Almanların “İş Ahlakı” gerçekten takdir edilmesi ve teslim edilmesi gereken bir gerçeklikken Almanya toplumu her geçen gün parçalanmaktadır.
Eğitim ve Nesil bu iki kavram okulla sınırlandırılamayacak kadar şümullü bir kavramdır. Hatta benim iddiam şudur ki nesillerin ahlakı hatta fıtratı okullarda ki zihinlere ve gönüllere yapılan telkinlerle ifsat edilmektedir.
İyi Bir Müslüman mı?
12 yıllık zorunlu öğretimin hedef ve kazanımları arasında asla “İyi bir Müslüman” olmak olmadığı gibi hatta iyi insan olmakta yoktur. İlki rejime statükoya itaat ve en yüksek sayıda net yapmaktır.
Devede kulak değil kıl mesabesinde insanların dışında her toplumun insanları ölüme inanır ama hesaba inanmaz ve eğitim – öğretim programlarında da ahiret olmaması gayet doğal. Doğal olmayan ne % 90’dan fazla oranda Müslüman olan toplumun eğitim – öğretim programında ahiret kazanımları yoktur. Kastettiğim Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne bağlı imam hatip okullarında okutulan dersler değil…
İdeolojisi ne olursa olsun her iktidarın Milli Eğitim bakanı Kemalizm’in tüm derslerde öğrencilere kazandırılmasını tavsiye değil dikte etmişlerdir.20 yıllık Ak Parti döneminde nicel olarak inancı yaşama konusunda ciddi ve inkar edilemeyecek adımlar atılsa da “Laiklik” , “Bilimsellik” ve “Kemalizm” gerekçe gösterilerek müfredatımız hiçbir zaman Müslüman bir toplumun kazanımlarını belirlenip planlandığı bir müfredat olmamıştır…Uzun sürede olmayacağı kanaatindeyim ; lakin elbet hiçbir ideoloji sürekli var olamaz…
Öğrencilere Zorunlu Olarak Ne Öğretilmelidir
Okullar zorunlu ise hem yirmi yıllık bir öğretmen hem de bir çocuk gelişimci olarak bir toplumun çocukları şu kazanımların dışında öğretime zorlanamaz…Zaten öğrenmenin en vazgeçilmez ilkesi “Gönüllülük İlkesidir”
- Okuma ve yazma kazanımları
- Dört işlem ve temel geometri kazanımları
- Düşünme ve ifade etme kazanımları
- Adab-ı Muaşeret kazanımları
Bunların hiyerarşik sıralaması bilinen ifadesi ile Adab-ı Muaşeret ile birlikte düşünme ve ifade etme kazanımları birlikte verilmelidir. Daha sonra ise dört işlem ve temel geometri ve de okuma yazma olmalıdır. Bunun dışında ister bir yabancı dil olsun ister bir başka ders…
Ve bunlardan daha öncelikli olanı ise bu kazanımları öğrencilere kazandıracak eğitimciler öncelikle güvenilir yani emin insanlar olmalıdır. Bugün toplumda yaşanılan öğrencilerle ilgili tüm sorunların öncelikli olanı emin olmayan insanlara temiz zihin ve gönülleri emanet etmektir.
Adanmak Bedel İster…
Lakin toplumun ve neslin temiz kalması için bedel ödemek gerek…Bu sadece bizim toplumumuzda değil ister Antik Yunan’da olsun isterseniz İsrail toplumunda olsun insanlar adanmış eğitimcilerden rahatsız olmuşlardır.
Platon’u göklere çıkaran toplum Platon’un hocası Sokrates’i baldıran zehriyle cezalandırmıştır…Suçu neydi? Asıl suç toplumun rahatını kaçırmak; ifade edilen suç ise gençleri yoldan çıkarmak…Sokrates’in bir ahiret inancı olduğunu şu ifadesinden anlıyoruz “Komşuma aldığım horozu verin ki yarın -din günü- onu bana sormasınlar…
Tacizden Ceza Alan Öğretmen Nasıl Derslere Girebilir?
Hemen bir ani sıçrayışla şu soruyu soralım… Taciz ile ceza almış bir öğretmenin çocuğunuzun dersine girmesini istemiydiniz? Bu soru bana sorulsaydı tek cevabım bir saniye bile düşünmeden “Asla” olurdu ki sizler de benden farklı düşünmediğinize inancım tam…
Hatta öğretmenlerin sapık olabileceklerini düşünmek istemezsiniz…Oysa “Şimdi Haberler” diye başlayan haber spikerleri ya da gazete manşetlerinde her ay belki bir elin parmakları sayısında “Taciz” ve “Okul” ifadelerinin yer aldığı haberlere şahitlik etmişsinizdir.
Taciz ve Okullar …
Ve şöyle düşünmüşüzdür…Beter olsun yakında içeride birileri tarafından şişlenir…Hemen sınıftan uzaklaştırıldı öğrenciler korundu…Bir aya kalmadan meslekten men edildi ya da memurluktan çıkarıldı…Hatta infaz memurları içerideyken memurluktan çıkarıldığı avukatları tarafından tebliğ edildi…
O zaman şunu paylaşayım ve 1982 mevcut Anayasaya ne de 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre “Taciz” bir yüz kızartıcı suç olarak tanımlanıp sınıflandırılmamıştır. Bir memuru meslekten men ya da memurluktan ihraç edilebilmesi için taciz hatta cinsel ilişki adli tıp tarafından tescillense bile bir başka destekleyici suç olmadan hele de şikâyet yoksa mevcut mevzuata göre bu mümkün değildir.
Ülkemizde tacizin en çok yaşandığı kurum Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı ilköğretim ve ortaöğretim okullarıdır. Ve en çok tacizde bulunan ise ne acı ki öğrencilerin öğretmenleri ya da okulların idarecileridir. Kimseyi zan altında bırakmak için değil kanayan bir toplumsal yaraya hatta artık kangrenleşen ve acil cerrahi bir operasyon gereken bir toplumsal gerçekliğe dikkat çekmek için bunları yazıyorum.
Kızım sen yanlış anlamışsındır;
Okullarda en çok sumen altı edilen suç ve disiplin cezaları taciz ile ilgili suç ve cezalardır. Çünkü hiçbir idareci ister taşradaki isterse de merkezdeki makam ve makamı temsil eden amirler bu durumun ayyuka çıkmasını istemezler. Gerekçe mi konforlarını kaybetme korkusu…
Öğrenci sabreder dayanamaz arkadaşları ile istişare eder çünkü ailesine anlatamaz çıngar çıkmasından korkar…Utana utana; yutkuna yutkuna “Hocam…” diye devam eden cümleyi kurar…Müdürün ilk tepkisi “Kızım sen yanlış anlamışsındır; bir daha öyle bir şey olursa ben öğretmeninle konuşurum” kapıyı kapatabilirsin…
Müdür heyecanla “Durun kızım ne ailesi ne polisi ben bunu çözeceğim…
Ta ki öğrencinin hatta arkadaşları ile ikinci defa “Bu sefer tamam” diyerek geldikleri güne kadar öğretmenle konuşulmamıştır. Öğrenciler aile, polis diye kelimeler kullanınca…Müdür heyecanla “Durun kızım ne ailesi ne polisi ben bunu çözeceğim…
Öğretmen çağrılır müdür çay bile ikram etmiştir “Hocam kız öğrenciler yanlış anlamış biraz…” der demez öğretmen “Olur mu hocam onlar benim kızım…”…
Zülüm devam etmektedir bir öğrenci ailesi ile paylaşır idari adli süreç …Müdür hiç haberi yokmuş gibi hemen gerekli işlemleri yapıyorum…İlk işlem üst amirini arayıp “Hocam , ne yapalım böyle böyle” … “Sakın duyulmasın; bizim sendikadan , bildiğimiz arkadaş, şehrin eşrafından, ödüllü bir arkadaşımız ve bitmeyen korkular…
Önce okul idaresi öğretmene bir hafta izin kullanması okulda görünmemesi öğrenciyle muhatap olmaması konusunda tavsiye verir…
Bu arada bir disiplin cezası ayarlanır “Kabul ettin mi, Kabul ettim” sürecinden sonra bu sefer bakanlık müfettişleri soruşturmaya başlar. Bilmem ne mevzuata gereği açığa alınır…Sonra parasını da alır…Okula kahraman gibi döner dava Asliye Ceza Mahkemesi’nde karar sürecindedir…Kızlar iftiracı olur…Bu süreçten sonra artık şikayet etmek izolasyon olacağı için diğer öğrencilerin cesareti kırılır…
Bidayet Mahkemesi “Sanık ifadelerinin tutarsız ; öğrencilerin psikolojik destek aldığı vb…” gerekçelerle suçun maddi unsurlarının gerçekleşmediği ve berat eder sapık artık sapıklığını meşrulaştırmıştır…İftiraya uğradığı için artık daha rahattır…Hatta kendine yeni mağdurlar seçer…
Sapıklara Ne Ceza Veriliyor…
İstinaf bidayet mahkemesinin kararını bozar cezalandırılmasına hükmeder…HAGB kararı verir…Suç ceza ile sübuta ermiş olsa da halen sınıfa girip “Fıstıklar nasılsınız” diyerek subliminal olarak “Benle uğraşmayın” mesajını verir…Öğretmen öğretmenlik itibarını halen zedelememiştir…
Temyiz Mahkemesi öğretmenin cezalandırılması HAGB kaldırılması daha önce birkaç kez disiplin soruşturması geçirdiği için ceza indirimin hak ihlali olacağı beyanı ile davanın iç hukuk yolu tamamlanır…
Öğretmen(!) tacizden 6 ay ceza almıştır. Cezası kesinleşmiş ceza ilk mahkeme tarafından para cezasına çevrilmiştir…Kahraman öğretmen halen öğretmen itibarını zedelemediği için aynı okulda derse girmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı Veli Bilgilendirme Sistemi üzerinden özellikle taciz hatta terör ile ilgili haklarında işlem yapılmış ve idari ve de adli ceza almış çalışan kadrolu yada ücretli öğretmenleri bu durumunu velilerle paylaşmalıdır.
Kangrenleşen Yara Operasyon Bekliyor !
Bu durumda en çok yapılan ve ne hukuki ve ahlaki olan okul değiştirerek bu kangrenleşen yarayı daha da derinleştirmekten başka ciddi adımlar atmalıdır…Bakanlık beklenen operasyona karar verip planlayıp yürürlüğe koyuncaya kadar bir vatandaş olarak hukukin bize tanıdığı dilekçe hakkımızı kullanalım…Çocuklarımızın dersine giren öğretmenin taciz ile ilgili ceza alıp almadığı konusunda bilgi talep edelim ve şayet ceza alan şikayet yapılmış bir öğretmnese öğretmnein değiştirilmesini ya da öğrencinin sınıfının değiştirilmesini talep edelim…
Özellikle 2013-2023 yılları arasındaki okullardaki taciz olaylarını mevzuata uygun bir şekilde bir toplumbilimci olarak uzun soluklu olarak paylaşacağım…Diyorum ki…
Okulları tacizci öğretmen ve idarecilerden temizleyelim…Son sözümüz bu olsun …Ahlakı zedelenen toplumun geleceği yoktur deyip kelamı selama bağlayalım …
Eğitimci – Sosyolog