Kim ile başlayan sorular genellikle zihnin ve gönlün rahat olmadığı durumlarda kullanılan bir soru kalıbıdır. İster negatif “Bunu kim yaptı” olsun isterseniz de “Bunu kim yapabilir” pozitif olsun “Kim” soru kalıbı düşündürücüdür.
“Kim vardı; kim kaldı” bu soru kalıbı daha çok düşündürücüdür. Bu soruyu Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan için kullanalım ve birlikte düşünelim… Buyurun
Öncelikle ben şuna inanıyorum Cumhurbaşkanımız ideolojik hatta politik bir dönüşüm ya da başkalaşım yaşamamıştır. Rahlesinin tedrisinden geçmiş olduğu merhum Necmeddin Erbakan neyi öncelemesini istediyse dün de bugünde zihin ve gönül dünyasında o vardır.
Dünya Lideri Erdoğan
Aslında Erdoğan’dan önceliklerinin değiştirilmesi istendi hatta önceliklerini değiştirirse “ World Leader” anlayacağımız dilde ise “Dünya Lideri” yapılacağına dair pazarlıklar yapıldı. Ve bu pazarlıklar 2013 yılına kadar devam etti. Lakin Erdoğan bu konuda “Kesin İnançlı” olduğu gerekçesi ile ideolojik ve hatta politik bir dönüşüme açık olmadığı için tüm destekler tersine döndü.
2013 yılından sonra izlenen strateji uzun dönem hukuku olan insanların uzaklaştırılıp; hukuku olmayan insanların çevresinde örgütlenmesi stratejisi devreye koyuldu. Bu örgütlenme o kadar etkin ve yaygın hale geldi ki Erdoğan değil Gülen’in özel elçilerinin direktifleri uygulanıyordu. Hatta bu yapılanma o kadar sağlam görüldü ki beklenenden önce Erdoğan yine Erdoğan’ın çevresindekilerin eliyle politik hayatına son verilecek hatta sadece politik hayatına değil; Erdoğan ile Gülen yer değiştirecekti. Gülen Türkiye’ye gelecek; Erdoğan da Pensilvanya’da gözetim ve denetim altına alınacak ve zihin kontrolü ile Gülen’i meşrulaştıracaktı.
Düşünün şimdi kırk yıllık hukuku ve kardeşliği olan insanlar çevresinde olsaydı buna kalkışıla bilinir miydi? Elbette ki hayır… Sosyolojik olarak Türkiye şu gerçeği göremedi. Türkiye halkı istisnaların dışında heterojen olarak Erdoğan’ın yanında yer alırken…
Yine istisnaların dışında bürokratlar ve politikacılar “Halk kimin yanında taraf tutacak” bunu görmeden çevresindekiler hatta bakanından genel müdürüne; milletvekilinden, parti başkanlarına kadar tarafsız kaldılar.
Hukuk ya da istihbarat birçok kişinin iletişim ağını deşifre edip bir şeyler ararken üst düzey bürokrat ve politikacıların iletişim ağları ne hikmetse deşifre edilmedi.
Bir sosyolog olarak tehlike geçmiş değil… Bugün dün Erdoğan’ın yanında olanlar daha düne kadar Erdoğan’ın yanında olmayanlar tarafından uzaklaştırılıp küstürülüyorsa halen içlerinde bir ukde var demektir…
Bir bakan defalarca bakan oluyorsa; bir genel müdür bir gidip bir geliyorsa… Bir milletvekili millette sosyal ve politik karşılığı olmadığı halde müdavim vekil olarak devam ediyorsa…
Erdoğan Gitsin İsteyenler El Kaldırsın …
Birkaç istisna isim dışında hepsi Erdoğan gitsin istiyor… Bunu neden istiyorlar geçmişleri ve yedikleri hurmalar deşifre olup kendilerini tırmalamadan bu işten kurtulmak istiyorlar…
Kameraların olmadığı yerlerde farklı planlar yapanlar; özellikle kameraların karşısında kendilerini kamufle etmek için kahramanı oynuyorlarsa ciddi sıkıntı var demektir…
Stokçuların peşine düşme sonra bunu haberleştirmek bu mülki amirlerin yapacağı değildir hatta bu oluyorsa ve bunu bugüne kadar görmemişlerse bu onların ayıbıdır…
Şimdi bunu iki kere okuyun… Gülen zamanında “Çok Uluslu Şirketlerin” davetleri ile palazlananlar şuan Erdoğan ile hukuku olan insanların peşinde sürek avındalar…
Erdoğan düşmanları “Çevresindekileri zengin yapıyor!” algısını ters algı formatında kullanıyorlar… Şayet Erdoğan ile beklentisi olmayan insanların birlikteliği gerçekleşirse bu tüm muslukların kesilmesi demektir…
Erdoğan’dan değil Erdoğan’ın çevresindekilerden rahatsız olan ve bu anlamda ciddi boyutta bir ötekileştirme psikolojisi içinde olan insanların kırgınlıkları hafife alınacak bir sosyal gerçeklik değildir.
Erdoğan yeterli oyu alamama sebebi ile ne liderliği ne de politik hayatı son bulacaktır. Bu benim görüşüm değil uluslararası iletişimciler ve analistlerin bir tespitidir.
Erdoğan konuşuyor… Erdoğan geliyor… Erdoğan yaklaşıyor diyerek sosyal gerçekliklerini değiştiren o kadar bürokrat ve politikacı var ki say say bitmez…
Bürokratlar da politikacılar da Gülen’in onları nemalandırdığı günlerin özlemi içindeler… Ak Parti 20 yıldır tek başına iktidar lakin bir başka acı gerçek var ki bürokrasiyi 20 yıldır aynı isimler ve çevreler yönetiyor. Resmen Türkiye bir Bürokrasi Krallığı sosyal gerçekliğini yaşamaktadır.
Bir gün Cumhurbaşkanına hukuku olan insanlar onu onlardan uzaklaştırmak için koruma kalkanını delebilirlerse işte 15 Temmuz’dan daha büyük bir başarıya imza atılacak ve bu başarı Türkiye için yeni bir kapı açacaktır.
Son olarak size bir gösterge Gülen ile iletişim kurmanın yeter sebebi zengin olmaktır… Yine Gülen’in mavi yakalıları öğretmenler; beyaz yakalıları ise avukat ve mühendisler… Ak Parti örgüt yapılanmasının da aynı kod ve motifleri taşıması bir rastlantı mıdır?
Biliyorum ki yalnızım…
Bir başka gösterge neden Cumhurbaşkanı ile hukuku olan milletvekilleri konuşmayı tercih ederken ekserisi susmayı tercih ediyor… Neden medya Cumhurbaşkanı ile hukuku olan kardeşliği olan isimleri hedef alıyor… Tek gerekçe yalnızlaştırmak… Ve Cumhurbaşkanımızın “Biliyorum ki yalnızım” ifadesi durup dururken ya da sehven söylenmiş bir cümle değildir.
Kim vardı; kim kaldı… Var olanlar; var olması gerekenler kalmadı…
Size bir tüyo cumhurbaşkanımızın çevresinde sembolik anlamı olan 16 kişi ile Konforperestler ciddi bir savaşa hazırlanıyorlar… Yüzlerce bürokrat ve milletvekili 16 kişiden çok rahatsız…
Uluabatlı Hasanlar ne danışman ne milletvekili ne makam sahibi… Zaten tüm bürokrat ve politikacıların 16 adamdan korkularının sebebi de bu… Kimi terzi kimi datlı satar… Malum çevrenin korkusu da kim olduklarını bilmemeleri…Yalnız değilsin diyenler tarafından yalnızlığa itilen adam Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan …
Rabbim Uluabatlı Hasanlara yakaza hali bağışlasın…
Ercan Harmancı
Medya ve İletişimci