Bana sorarsanız ülkemiz için çalışan kurumların başında TÜİK geliyor. Hatta TÜİK olmasa ülke çoktan batmıştı. İyi ki TÜİK çalışıyor (!) Kime çalışıyor ? Bu sorunun cevabını da siz bulun…
Önce TÜİK’i Tanıyalım …
TÜİK, Türkiye İstatistik Kurumu’nun kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. Bu kurum yalnızca ülkemizde yok yaklaşık güncel olmayan bir bilgi olsun dünyada 150’den fazla ülkede örgütlenmiş bir örgüttür.

Ülkemizde örgütlenmesi 1962 yılında Devlet İstatistik Enstitüsü olarak ismini duyurur. Gelin ülkemizdeki yapılanmasının misyon ve vizyonunu paylaşmadan bu kurumun çıkış noktası için biraz geriye gidelim biraz dediysem birkaç asır geriye gitmemiz gerekir.
International Statistical Institute
Ülkelerin çok boyutlu ve çok uluslu istatistiklerinin tutulmasının örgütlenip kurumsallaşması 1885 yılında kurulan International Statistical Institute anlayacağımız dilde ifadesi Uluslararası İstatistik Enstitüsü olarak karşımıza çıkar.

Uluslararası İstatistik Enstitüsü’nün kökenleri, ilki 1853 yılında Adolphe Quetelet tarafından Brüksel’de düzenlenen bir dizi Uluslararası İstatistik Kongresi’nde gündeme gelir.
Örgütün kurucu başkanı Birleşik Krallıktan …
Sir Rawson William Rawson, Uluslararası İstatistik Enstitüsü’nün kurucu başkanıydı. 1884-1886 yılları arasında İstatistik Derneği’nin (şimdiki adıyla Kraliyet İstatistik Derneği) başkanı olarak da görev yapmıştır.
ISI başkanlığını ise bugüne kadar Türkiye’den bir başkan temsil etmemiştir. Temel hedefimiz bu kurumun tarihsel geçmişini bilimsel yöntemle size aktarmak değildir.
Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi’nin Misyonu Nedir?
Bir de ISI’nın 1947’de Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi’nde danışma statüsüne sahip olmasını ifade ettikten sonra önemli bir yarıntıyı ekleyelim 2010 yılında özellikle Ban Ki-mun Yeni Dünya Dizaynı çalışmalarının en önemli ayağı Birleşmiş Milletler’in etkin ve yaygın birimi United Nations Economic and Social Council ECOSOC bu organizasyon 2010 yılından sonra dünya üzerinde iktidar ve rejim değişikliklerinde etkin rol oynayan bir organizasyondur.
20 Ekim 2010 tarihinde Ban Ki-mun bugünü Dünya İstatistik Günü olarak ilan etmiştir ve çokuluslu olarak 100’den fazla ülkede bugün kutlanmaktadır. Neden tarih olarak bu zaman seçilmiştir? Hindistanlı istatistikçi Prasanta Chandra Mahalanobis’in doğum günü olan tarih seçilmiştir.
Son olarak ISI’nın başkanının ismini paylaşarak ülkemizdeki TÜİK kurumuna odaklanalım. Xuming He ISI başkanıdır Çin’i temsil ederek.1885 yılından günümüze başkanlara baktığımızda bir ayrıntıyı paylaşmak gerek dünya yönetiminde etkin ve baskın olan ülkeler defaatle başkanlık yapmışlardır.
İstatistik devlet içinde formel olarak örgütlenmesini kabul edilen anlamda 1962 yılında başladığını ifade etsek de istatistik aslında 1880’li yıllara kadar gider.
Bugün İstatistik kurumunu anlamak için üç ismi tanımak gerek…

- Agob Amasyan Efendi
- Kirkor Sinapyan Efendi
- Rober Efendi
Neden Osmanlı imparatorluğunun üstelik Abdülhamid döneminde içine alan zaman diliminde Osmanlı Toplumunun toplumsal veriler Ermeni olanlara bırakılmıştır.
Öncelikle şunu ifade edelim bir toplumun verileri sayılara dökülüyorsa bu toplumun maslahatına olan bir çalışma değildir.
İstatistik devlet tarafından tutuluyorsa ikana etmek için; çokuluslu organizasyonlar tarafından tutuluyorsa korkutmak içindir.
Merhum Sultan’dan Neden İstatistiki Verileri Vermesi Talep Edildi
İstatistik sadece malum ve yaygın şekilde kullanıldığı gibi ekonomik göstergeler için kullanılmaz. Hatta ekonomik göstergeler için kullanılan istatistik çalışmaları en masum olanlardır.
İstatistik verileri toplumu her şeyin yolunda gittiğine ikna etmek için sayılarla yalan söylemektir.
Bir kurum sık sık istatistiki veriler paylaşıyor ve kendisini savunmaya çalışıyorsa bunun örtük anlamı yolunda gitmeyenlerin toplumdan saklanmasıdır.
Sık sık bu kadar gelişme gösterdik diye istatistiki veriler paylaşmak aslında şimdiye kadar şu kadar gelişme ya da büyüme göstermeliydik bunu başaramadık demenin sayılarla kamuflesi sosyal gerçekliğin itiraf edilememesidir.
Şunu burada teslim edelim ki, İstatistik Kurumu’nda çalışan herkes kötüdür ve bu toplumun ve devletin hilafına çalışır… Bu mantığı da vicdanı da ihlaldir. Lakin bir toplumda toplumu asimile etmek ve ekonomisini çökertmek isteyenlerin ilk dirsek teması kurduğu kurum da tartışmasız İstatistik Kurumudur.
Toplumun en güvenmediği kurum tartışmasız her ayın 3’ünde açıklanan enflasyon oranlarıdır. Toplum neden TÜİK’e karşı ciddi ve her geçen gün iç tehdit oluşturacak şekilde bir antipati içindedir.
TÜİK’in periyodik açıklamaları toplumu ikna etmediği halde neden kurum bu rahatsızlığı bildiği halde toplumun sinir uçlarına dokunacak istatistiki veriler paylaşır. Elbette bunu toplum değil politik örgütler ve bürokrasi sorup cevabını aramalı ve bu konuda ivedi adım atmalıdır.
Artık istatistiki verilerin güvenirliliği sorunu sadece ülkemizin değil bilim çevrelerin de mutabıkla kabul ettikleri bir gerçektir.
TÜİK 2016 yılından sonra küresel veri merkezlerini memnun edecek veriler paylaşmaya başladı.2021 yılından sonra küresel salgın etkisi ile masum olmayan veri paylaşımları meşruluk kazandı.
Küresel veri merkezleri çokuluslu iletişim danışma şirketleri yaptıkları lobi faaliyetleri ile TÜİK’ten bir algının kemikleşmesini ve toplumda yaygın tutum ve sonunda inanca dönüşmesini istedi. Şimdi okuyan bazı kardeşlerimiz “Bu nasıl cümle böyle bir talepte kim bulunabilecek” diyerek tepki gösterecek. Onların nazarından kendilerince onları haklı beni tevziratçı kılacak argümanları olabilir.
Türkiye Yasşanmaz Algısı ve TÜİK Verileri
Hatırlarsanız ulusal ve uluslararası medyanın değişik mecralarında “Türkiye yaşanmaz, ben Avrupa’ya ya da Amerika’ya gidiyorum” paylaşımları viral hale gelmişti.
Oysa tüm viral paylaşımlar gibi bu paylaşımlarında görünmeyen bir arkası vardı. Bir çok paylaşım beyin göçü yapanların değil seyahat için giden ya da çifte vatandaşlığa sahip gençlerin sempatileri olmadığı hatta alerji duydukları iktidarı kötülemek ve itibarını sarsmak için paylaşılan paylaşımlardı.
Türkiye’de durum neydi…
Türkiye’de durum vahimdi. Bugün bile medyaya düşmeyen Bürokrasi Konseyi Gülen Hareketi’nin öcünü almak için “Yaşanmaz Ülke” algısı için çalıştılar. Politikacılarda bu girişime seyirci kaldı sayıları bir elin parmağını geçmeyeceklerin hakkını da burada teslim edelim…
Dünya genelinde ortalama 3 kat artan temel tüketim mallarının fiyatı ülkemizde en az 10 kat arttı ve hatta artmaya devam ediliyor.
Fiyatların artışına gerekçe gösterilen döviz ise ortalama 3 ya da 4 kat arttı. Bu artışın ardında kişisel görüşüm TÜİK vardı.
Bir örnek geçmişe dönük araştırıldığında 2019 yılı için 3 kg birim fiyatı 3 tl ; muz kg birim fiyatı 30 tl iken 2024 son ay verilerinde soğan kg birim fiyatı 25-30 tl ; muz kg birim fiyatı 35- 50 tl şimdi bunu kim paylaştı TUİK paylaştı. Oysa TÜİK bir veri pazarlaması yapan kuruluş değildi.
TÜİK, birçok bakanlığın stratejisini TÜİK’in verileri ile belirlediği bakanlığın basın biriminin beyanları ile sabittir.
TÜİK ne yapmalıydı?
TÜİK ne yapmalıydı? Beş yıl içinde verilerin bu kadar değişmesi istatistik açısından sağlıklı mıydı? Bu değişimin temel sebebi neydi? Bunu öncelikle Tarım ve Orman Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı ile koordineli şekilde paylaşıp verilerindeki farklığın sebebini sormalıydı. Lakin bu artış sadece toplumun hoşuna gitmiyordu.
Bu açıklanamayacak artışın araştırılması bürokrasi ve politikacıların hoşuna gitmemesi sonunda ticaretle uğraşanlarda kendi çözümlerini buldular. Domino taşı etkisi ile kartopu fiyat artışı uyguladılar.
TÜİK birçok alanda girdilerin belli olmadığı tarihten önce bile belli yerlerden kendilerine fiyat bildirmelerini bildirmemeleri halinde müeyyide uygulanacağını tebligat yolu ile paydaşları ile paylaşır.
Ceza ödemek istemeyenlerde afaki ve tahmini rakamları TÜİK ile paylaşır. Bu paylaşılan rakamların hepsini TÜİK hesaplamada kullanır mı asla şöyle ki …
TÜİK bir önceki enflasyonu % 5 açıklasa ama bir sonraki enflasyon % 35 olsa matematik bu gerçeği önlerine serse TÜİK bunu açıklar mı açıklamaz.
Böyle bir artış hem kişileri hem de kurumları ivedi bir çözüme zorlar. TÜİK açıkladığı verilerle toplumun sorunu çözmeye değil sorunla yaşamaya ikna etmeye odaklanır.
Geçtiğimiz ay ülkenin yakın tarihinde yaşanmamış bir olay yaşadık TÜSİAD ilk defa hesap vermek zorunda kaldı.
TÜSİAD neye hazırlanıyordu?
TÜSİAD neye hazırlanıyordu? İstatistikler üzerinden bir toplumsal çatışmaya hazırlanıyordu. TÜSİAD – İktidar çatışmasında baskın olan TÜSİAD olsaydı TÜİK çok farklı veriler paylaşarak fiyatlar üzerinden bir kutuplaşma ortamı hazırlanacaktı.
Sonraki aşama ise ketum kamufle olmuş Bürokrasi Konseyi’nin direktifleri ile aslında sorunu çözmeye çalıştıklarını lakin Erdoğan’ın buna izin vermediğini beyan edecekler ve bu beyan dalga etkisi ile bakanlıklara yayılacaktı.
Bu sosyal gerçeğe toplum nazarından bakılınca toplum buna hazır mıydı? Birçok okuyan rüya gördüğümü düşünecek ama toplum buna zihinsel olarak hazırdı.
Belki birileri haklı olarak bu toplum 15 Temmuz’da ülkenin altını oymaya çalışanlara izin vermedi bu necip millet yine izin vermez argümanını sunacaklar.
Bu millet birçok fedakârlık gösteren örfü önceleyen bir milletti. Necip bir millet mi? Benim zihin dünyamda necip millet yoktur.
Bir toplumbilimci olarak dikkatinizi çekmek istediğim Türkiye Toplumu iki asırdır ulaşamadığı bir konfora ulaştı. Bu sebeple 1990’lı yılların hatta 2010’lu yılların paradigması ile toplumdan beklentiye girmek hayal kırıklığına uğratabilir.
Kısacası TUİK 2016 yılından sonra sadece sayısal veri paylaşan bir veri merkezi değildir.
Birileri için değersiz hatta anlamsız bir teşhis ve tahlil olabilir.
2013 yılında kurumsal kimlik için logo değişimine giden TÜİK ilginç bir logo tercih etmiştir. Evet, grafik tasarım ya da iletişim tasarım uzmanları logoyu kreatif bulabilir. Lakin bir sanat ürünü ya da arzı yapılacak bir hizmet için bir kurumsal tercih değil bir devlet kurumunu temsil edecek bir logo tercihi böyle olmalı mı?
Logo aslında bir karakutudur. Şahsi düşüncem 2016 öncesi hiçbir logo kullanılmamalıdır. Logoya sanat ya da teknik açıdan bakacak değilim bu hadsizlik olur.
Şu sorularında cevabı bulunmalı …
- Neden logo ters bir L harfi ile başlamaktadır?
- Logoda neden açık ve net şekilde Türkiye kod ve motifi kullanılmamıştır
- Neden veriler için var olan siyah olması gereken kırmızı renk ile kodlanmıştır?
- Kırmızı rengin yükselen renk olarak tercih edilmesinin argümanı nedir
Bu sorular alanın uzmanları tarafından cevaplanabilir ya da cevaplanması gerekenler için sorular daha da artırıla bilinir.
Son olarak, TÜİK çalışıyor lakin bu çalışma sadece toplumda öncelikle kendilerine olan güveni sarsıyor ardından da iktidara karşı bir antipatiyi tetikliyor. Sanırsam bu ikisi de bu asırlık kurumun misyon ve vizyonu arasında yok…
Şahsi düşüncem TÜİK bir kurum olarak hem devletin bütçesine hem de topluma yük olmaktan çıkarılmalıdır. Bugün binlerce insanın yirmiden fazla bölge Müdürlüğü’nün yaptıklarını artık ileri teknolojiler kullanılarak data merkezleri sınırlı sayıda uzmanla birkaç tuşun kombinasyonu ile daha güvenlik katsayısı yüksek verileri eş zamanlı isteyene edevlet portalı ya da bağımsız bir portal üzerinden paylaşabilir…
Artık bir öğrenilmiş çaresizlikle fahiş zamları meşrulaştıran her ayın 3’ünde açıklanan aylık enflasyon beklentisinden toplum kurtarıla bilinir…
Bir Uluslararası İlişkiler Uzmanı olarak dış güvenlik tehdidi riski ve bir Toplumbilimci olarak iç güvenlik tehdidi riskini ortadan kaldırmak için TÜİK lagv edilmelidir..
Ercan Harmancı
Toplumbilimci ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı
yazar@ercanharmani.com