GüncelGündem
Trend

Erdoğan’a Hazırlanan Psikosomatik Kıskaç

Bir soru olarak “Erdoğan Bir Psikosomatik Kıskaç Altında mı?”  diye sormuş olalım. Yazının başlığını okuyanlar çok farklı tepki vereceklerini hissedebiliyorum. Lakin bu başlığı okuyuculara karşı bir olta atma tekniği olarak kullanmadığıma inanmanızı isterim. Bir sosyal ve politik gerçek var özellikle Aralık 2013 yılından bu güne kadar Erdoğan çok uluslu organizasyonlarla ciddi bir mücadele verdi. Hatta bunu mücadele değil “Boğuşma” kavramı en iyi ifade eden kavramdır. Neden Boğuşma kavramını tercih ettim her mücadele hayatta kalma ya da ölüm kalım mücadelesi değildir. Boğuşma ise tam bir ölüm kalım yaşam mücadelesidir.

Toplum Beklentisi Neden Karşılanamadı?

15 Temmuz olayında Erdoğan ve ona destek veren hatta politik tercihleri aynı olmayan Türkiye halkı ve hatta sınırları aşan bir destekle çok güçlü ve beklenmedik bir mücadele verdi. Bu mücadele birçok çok uluslu medya ve analistler tarafından takdirle karşılandı.

Diğer yandan ulusal ve uluslararası birçok analist Erdoğan’ın tarihi bir fırsatı kaçırdığını ifade ettiler. Toplumda kuvvetle muhtemel bir beklenti ile politik ve bürokratik bir temizlik bekleniyordu. Beklenen temizlik asla istenilen düzeyde yapılamadı ya da konjüktürel maslahatlarla yapılmak istenmedi.

Toplumda meşru ve makbul olmayan birçok politikacı ve bürokrat ise taltif ve terfi aldı. Bu toplumda ciddi bir tedirginlik yarattı ve tutumları ciddi düzeyde etkiledi.

Erdoğan Bürokrasi’ye Yenildi mi?

Erdoğan’ın analisteler göre yaptığı en büyük hata toplumsal piramidin tepe noktasından başlanması gereken temizlik hareketi piramidin tabanından başladı. Memurlar cezalandırılıp kamu alanının dışına çıkarılırken Gülen Hareketi’ne teveccühünü izhar etmekten çekinmeyen kurt politikacılar ve üst düzey bürokratlar kritik görevler ile FETÖ ile mücadelenin başına getirildiler.

A.Davutoğlu ve Erdoğan mücadelesini fırsat bilen Gülen muhibbanları ciddi bir lobi hareketi ile himmet verenleri itirafçılar olarak halk tabiri ile gammazladılar, himmet toplayanlar bazı kritik bilgileri bildikleri için himmet yiyenler rafından malum politikacı ve bürokratlara bu kişilerin korunması ve kamufle edilmeleri için görüşmeler hatta şantajlar yaptılar.

Cumhurbaşkanımızın bugüne kadar ciddi boyutta zorluk yaşadığı alan bürokrasidir. Hiç şüphesiz Cumhurbaşkanımıza en çok zarar verenlerde istisna isimlerin dışında adeta krallık haline gelen bürokrasidir.

Cumhurbaşkanı beklenmedik bir zaferle ve hazırlıksız şekilde devlet yönetme yetkisini almayı başardı. Bu sadece halkın önceki iktidarlara güvenmediği ve Cumhurbaşkanımızın özellikle İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde heterojen bir yapıda toplumsal teveccühü ile girdiği tüm seçimleri kazandı 1994 yılından 2023 yılına kadar…

Küresel güçler Erdoğan’ın güçlenmesini elbette istediler beklentileri Erdoğan ile Erbakan arasında bir kutuplaşma ile merhum Erbakan’ın toplumdaki güçlü etkisini kırmaktı.

Hedef Alınan Karizmatik Lider Erdoğan

Ta ki 2009 Davos’a kadar Erdoğan kullanılabilir bir lider vasfını koruyordu.2009 “One Munite” çıkışı ile birlikte Gülen referanslı bürokrat ve politikacılar pazarlık yaptı. Ve bürokrasi Gülen referanslı yeniden organize edilecekti. Bu arada ciddi bir tehdit olarak görülen Milli Görüş rahlesinden geçmiş bürokratlar ve politikacılar pasifize edilmekle kalmayacak Erdoğan’a ile olan tüm iletişim yolları kapatılacaktı. Bunun için Gülen sadece Erdoğan tarafına değil Milli Görüş tarafında sızdı…

2009 bürokrasi için kritik bir yıldır.2009 bürokrasinin en kritik ismi S. Ergin olmuştur. S.Ergin hukuk gücünü kullanarak birçok kurumu bakanlığı şekillendirmek için ciddi kulis çalışmaları yapmıştır.

Önemli bir ayrıntıyı da buraya kaydedelim 2007-2009 yılları arasında Gülen Hareketi’nin üçayağından biri olan eğitim kurumlarında H.Hüseyin Çelik ciddi hukuksuzluklara imza atılarak okullarda imam yapılanması kadrolaştı. Bu kadrolar 2011 yılından sonra alenen “Hocaefendi ne buyurursa” diyerek Cumhurbaşkanımız içinse “Yakında gidecek” algısını tüm bakanlıklarda ve mecliste estirdiler ve başarılı da oldular…

Cumhurbaşkanımız birkaç isim dışında asla kendi bürokrasisi ile çalışma imkânı bulamamıştır. Ve bu sorunu bugün daha derinden yaşamaktadır.

 Görevlendirilen birçok isimin Rize menheçli olması bir memleketçilik, memleketini kayırmaktan değil daha ziyade ciddi boyutta kadro güven sorunudur.

Üç Maymunu Oynayan Bürokrasi

Bürokrasi 2016 15 Temmuz’dan sonra Erdoğan’a karşı dip dalga olarak kazan kaldırdı. Bakanlığa bağlı birçok kurumun koridorlarında yüksek sesle KHK holiganlığı yapıldı ve bunlara şahit olan bürokrasi bu duruma karşı üç maymunu oynadı.

İstisna birkaç ismin dışında bürokratlar asla bir FETÖ’ye karşı bir mücadele vermemiştir. Bu mücadelenin tek kahramanı vardır toplumun karizmatik lider Erdoğan’a olan teveccühüdür.

Bürokrasi Gülen muhibbini olan bürokratları kurtarmak için daha çok memur kurban edildi… Kitabı çıkan, etkinliklerine izin veren 2009-2016 yılına kadar Gülen muhibbini olanlara karşı pozitif ayrımcılık yapan bürokratlar cezalandırmayı bırakın terfi alırken hasbel kader malum bankaya para girişi olanlar haklarında tutuklanma kararı çıkarılıp cezaevine gönderildi.

Gülen’e biatlı okulun yönetim kurulu üyeleri berat ederken o okulda kantin işletenler ya da öğretmenlik yapan kişiler hapse atıldı.

Şimdi bu yazıyı yazmaya iten asıl gerekçeleri sıralayalım…

Çok uluslu organizasyonlar Erdoğan’dan öç almak için pandemi dönemini işaret ettiler. Bu dönemdeki mağduriyetler ciddi şekilde toplumun tutumlarını değiştirmede etkin ve yaygın kullanıla bilinirse Erdoğan’ın ilk demokratik yenilgisi ile Erdoğan tarihin sayfalarına “Hırsız” olarak gömülecekti…

Beklenen olmadı Erdoğan son seçimden bıçak sırtında kazandı. Erdoğan kazansa da Erdoğan’ın zihin şemalarına uygun çalışabileceği birkaç istisna dışında kendine ait bir bürokrasisi yoktu.

Toplumda şu inancın menheci medya değil bürokrasidir. Erdoğan’dan habersiz kimse bir göreve gelemez… Gerçek ne özellikle 2009-2013 yılları arasını istisna tutarak 2013 yılından sonra bizzat kulislerle göreve gelen kişiler bu algının oluşmasında lokomotif görev gördüler…

2013 yılından “Çalışabilecek namuslu bu ülke için mesai harcayacak kişilere kapısının açık olduğunu” benzetme yerindeyse Gülen Hareketi’ne açık çek verdi… Bir anda bakanlıklar hareketlenmeye başlandı kısa sürede Gülen Hareketi bakanlıklarda kadrolaşmayı gerçekleştirdi.

2011 yılında kadro güven sorunu çözen Gülen Hareketi Erdoğan ile özel hukuku olan kişileri bırakın kadroya almak kendisi ile kurumsal görüşmenin tüm yollarını tıkamak bizzat Gülen tarafından dikte edildi…

Yazımda arama motorlarında önce çıkma SEO öncelikli değil sosyal gerçeğe parmak basmak ve bir uyarı yazısı olması hasebiyle zihnime gelen öncelikli olanları dağınık şekilde paylaşmaya çalışacağım.

Çok ulusu iletişim danışmanlık şirketlerinden alınan hizmete göre Türkiye toplumu geleneksel anlamda ideoloji ile değil konfor alanı ile tepki gösteren bir toplumdur bu sebeple toplumda dokunulması gereken noktaların öncelikli olanı alım gücü ve bunun yansıması konfor alanı olarak belirlendi.

Sosyal gerçek şu ki teslim edelim Türkiye halk olarak Osmanlı’nın son dönemi de dahil iki asra yakın ulaşmadığı kadar alım gücü olarak konfor alanına ulaşmıştır…

Türkiye sosyolojik olarak artık şu noktaya gelmiştir. Düne kadar devlet halktan zengin iken bugün halk devletten zengin hale gelmiştir.

Daha düne kadar bir ev almak için yarısını devletten emekli ikramiyesinden alacağı paranın hesabını yapanlar, ikramiye almadan ev sahibi olmayanlar… Dün 200 bin liraya aldıkları bir evin parası ile 10 tane memurun emeklilik ikramiyesini verebilir durumda… Bu ilginç ve manidar bir ayrıntıdır…

Bu yazdıklarım birçok kesim tarafından malum bilgiler şimdi yazılmamışları paylaşmaya çalışacağım… Yazıklarım birçok kesimi rahatsız edecek oturdukları yerden “Kim bu, nereden ulaşmış bu bilgilere” diyecekler… Toplumbilimci olmak doğrusu bedel ödemektir… Ödedik ve ödemeye de devam edeceğiz… Hesabımız hiçbir zaman ne masa oldu ne de kasa…

Biliyorum Yalnızım Diyen Erdoğan

Erdoğan önce kendisinin de ikrar ettiği şekilde yalnızdı ve “Biliyorum yalnızım” demek zorunda kaldı hem de politik olarak ciddi ulusal ve uluslararası başarılara imza attığı bir dönemde…

Erdoğan asla ifade etmeyecek ama ben yazayım “Erdoğan çok yorgun”  bu yorgunluk mesai yorgunluğu değil ve zaten Karadeniz insanı jeopolitiğin etkisi ile yorgunlukla yıldırılmayacak kadar dirayetlidirler…

Erdoğan hiçbir zaman seçim kazanmak için kirli bir pazarlık yapmadı bunu ister kabul edin ister etmeyin lakin 15 Temmuz sonrası akabinde pandemi ve bıçak sırtı bir başkanlık seçimi… Erdoğan ciddi zor kararlar verdi. İçine sinmese de sanıyor musunuz ki görevlendirme için attığı imzaların akıbetinden emin, değil…

En öncelikli argümanım faiz ne oldu da Erdoğan faiz konusunda beklenmedik şekilde bir karar aldı… Bu konuda kurumları ya da kişileri hedef almadan örgüt sosyolojisi içinde bir gerçeği paylaşalım…

Niyet okuyucu değilim lakin bildiğim M. Şimşek’in zihin şeması bize ait bir zihin şeması değildir. Her ne kadar demeçlerinde “Faizi indireceğiz” açıklaması yapsa da bu aslında Erdoğan’ı ikna telkininden başkası değildir…

Zihin Şeması Farklı Bürokrat ve Politikacılar

Çokuluslu şirket ve organizasyon zihin şemasına sahip kişiler ulusal düşünmez ümmet eksenli asla düşünemez… Zaten çokuluslu şirket ve organizasyonlar için  ümmet…

Mehmet Şimşek için 2015 yılında yani görevden alındığı hatta Cumhurbaşkanımızın kendisine sitem ettiği 2018’de bu paylaşımı yapmıştım.Medyaya düşen haberler üzerinden değil ilerleyen zamanda gündem olacak olayları okumaya 2010 yılında başaldık…Gaybı taşlamak gibi bir niyetinmiz gayretimiz olmadı olmaz da inşallah lakin toplum bilimci öngörüsünü toplumla paylaşmaması bir vebaldir.

Faiz finansal bir gösterge değildir Türkiye için bir karizmatik lidere karşı yapılan sembolik bir suikasttır.

Erdoğan bugüne kadar zihin şemalrına uygun ve uyumlu bir bürokrasi ile çalışamamış ya da çalıştırılmamıştır.Bu bir varsayım değil kendisinin bir itirafı ve sitemidir.Bugüne kadar hep sorunları ve yanlışları yüklene ve Mea Maxima Culpa Türkçe ifadesi ile “Ben suçluyum”  hatta “Her şeyin tek suçlusu benim diyen Erdoğan toplumun ciddi alım gücüne karşı sessiz kalan politikacılar ve bürokratlar için Tua Culpa”  “Senin Suçun”  diyerek sürekli kendisine destek veren toplumla karşı karşıya yalnız bırakılan Erdoğan sessizliğini bozacak mı?

Önce özel hukuku olan çevreey küstürülen daha doğruusu özel hukuku olan dava insanları ile aralarındaki köprüleri yıkanlar bir adım daha ileri gidip toplumu Erdoğan’a karşı cephe alacak durumamı getirecek…Erdoğan’a sürekli stres yüklemek Erdoğan‘ın psikosomatik dengesini bozmak için öğrenilmiş çaresizlik sendromuna doğru mu itiliyor?

Erdoğan toplumda karşılığı olmayan politikacı ve bürokratlara topluma rağmen görev vermesi kişisel bir tercih mi? Psikosomatik bir kıskaç mı?

Erdoğan Bürokrasi Konseyi’ne karşı çaresiz mi kaldı yoksa Erdogan’ın B planı kimsenin ruhu duymadan işliyor mu? Hep birlikte göreceğiz…

Ercan Harmancı

yazar@ercanharmanci.com

Sosyolog

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu