Mia Culpa ya da tam ifadesi ile Mea Maxima Culpa Türkçe ifadesi ile “Ben suçluyum” hatta “Her şeyin tek suçlusu benim” demektir. Aslında İngilizce “My Fault” ve “My Mistake” ifadeler kullanılsa da bu ifadeler küresel güçlerin ajandalarında yer almıyor.
Pekâlâ, Mia Maxima Culpa ile Erdoğan’ın ne alakası var? Birçok okuyucuya göre popüler kültürün ifadesi olan “Mia Culpa” neden Erdoğan isimi ile birlikte kullanılmıştır? Mia Culpa ifadesinin ciddi boyutta felsefe alanında bir kullanımı vardır. Elbette bu yazımda ne bu kelimenin etimolojisine ne de felsefi içeriğine dair cümleler kuracağım.
Küresel İletişimcilerin Masası
Evet, küresel güçler ve küresel iletişimcilerin masasındaki gündem özetle tam olarak bu yazının başlığı ile ifade edilebilirdi.
Küresel güçlerin konsensüs boyutunda aldıkları temel bir karar var. Türkiye’de ister rejimsel ister iktidar boyutunda olsun muhalefet eksenli bir strateji kurulamayacağı gerçeğinin kesin bir inanç olarak zihinlerde yer edinmesidir.
Özellikle dünyanın ortak gündemi olan COVID_19 pandemisinde Türkiye’nin daha doğrusu Erdoğan’ın tüm dünyayı şok edecek şekilde başarı ile çıkması ki burada sadece tıbbi kriterler değil tüm kriterler her ne kadar ülkede açlık ve yoksulluk propagandası yapılsa da aslında ekonomik göstergeler büyümenin tescili olmuştur.
Türkiye sadece ekonomik konusunda değil özellikle AI yapay zekâ temelli saldırı ve savunma sanayisinde gösterdiği başarılar ile sadece rakiplerinin bu gerçeği kabullenmesi değil takdir etmeleri de Erdoğan’a ciddi bir küresel lider karizması kazandırmıştır.
Aslında 2020 yılından sonra küresel güçler Türkiye’de iktidar değişikliği ya da politik mücadele eksenli bir gündemle çalışma yapmamıştır. Külliye ilginçtir küresel iletişimciler ve küresel güçlere danışmanlık verirken Türkiye Cumhurbaşkanlığı ifadesini değil Külliye ifadesini kullanmaktadırlar.
Küresel Güçler İçin Külliye ve Anlamı
Kendi ifadeleri ile Külliye için Kulliye ifadesini değil Complex ifadesini kullanıyorlar. Her seferinde ise Külliye için iki kavrama vurgu yapıyorlar ki bu 16.yy’de Fransa’da kullanılan ifadeler “Ustalaşmak” ve “Kuşatmak” kavramlarıdır.
Küresel güçlerin ortak kanıda olmadığı noktalar da var. Bir grup Erdoğan 2002 hatta 1994 yılından buyana kullandığı tüm sorunları, tüm hataları “Mea Culpa” bu benim hatam diyerek takım arkadaşlarını koruduğu gibi 2023 kritik seçimlerinden öncede bu stratejiyi izleyeceğini beklentisi içinde bir strateji belirlenmesinden yanadırlar. Diğer grup ise Erdoğan özellikle aşamalı olarak 2016 15 Temmuz darbe girişiminden sonra meclis etkisini sıfırlamaya çalışmaktadır. Bu gruba göre Erdoğan için öncelikli olan Külliye seçimleri olacaktır. İşte bu sebeple çeyrek asırdır izlediği stratejinin tam tersi bir strateji izleyecektir.
Özellikle Hristiyanların bir ritüel şeklinde söyledikleri “Mea Culpa” ifadesinin yerini “Tua Culpa” “Senin Suçun” ifadesi alacaktır. Aslında hem 2013 hem de 2016 yıllarında Erdoğan’ın sadece karizmasına ya da iktidarına değil canına kast ettikleri bir sosyal gerçeklikte “Mea Maxima Culpa” “ Tüm suç benim” demesi kişisel bir tercih olmanın ötesinde ciddi bir kulis çalışmasıdır.
Danışmanlar ve Özel Kalemler
Aslında Erdoğan’ın defalarca “Biliyorum ki yalnızım” ifadesini de doğru okumak gerekiyor. Özellikle 2013 yılından sonra Gülen Hareketi’nin Erdoğan’dan beklentileri kesin şekilde bittiğinde devreye Cumhurbaşkanın en yakında olan Başdanışmanlar ve Özel Kalemler devreye girdi.
Toplumun tüm seçimlerdeki beklentileri aslında Danışmanlar ve Özel Kalemlerin kulis çalışmaları ve toplumda antipati oluşan isimlere kefil olmaları ciddi şekilde toplumda Erdoğan’a karşı bir küskünlük olmasa da bir kırgınlık oluşturdu. Son zamanlarda özellikle bazı bakanların toplumun hassasiyetinin hilafına açıklamalar yapmaları kırgınlıkları küskünlüklere doğru harekete geçirdi.
Özellikle ikinci grubun düşüncelerine odaklanarak düşüncelerimi ve öngörülerimi paylaşmaya devam edeyim…
Elbette bazı kurumların ya da bazı çalışma ekiplerinin değiştirilmesi ulusal ve uluslararası güvenlik tehditleri oluşturabilir. Bu durumun sosyal gerçekliği kadar bir başka gerçeklik de bazı çalışma ekibinin sürekli aynı görevde kalması hele ki 2013 yılından öncede aynı görevde olmaları aslında kişiler hakkında toplumda ciddi tedirginlikler oluşturmaktadır.
Toplumda şu inanç her geçen gün kesin bir inanç halini almaktadır. Tüm atamaları Erdoğan belirliyor oysa bunun sosyal ve politik bir gerçek olmasının imkânı yoktur. Makamları temsil edenlere kefil olanlar onlara şahitlik yapanlar değil de o kişilerin şahitliğine inanan Erdoğan her zaman hem kendisine oy verenler hem de muhalefet tarafından hedef tahtası yapılmaktadır.
Çok ilginçtir ki temsil ettiği partinin maslahatını düşünen tüm politikacılar bir hata yanlış karşısında hiçbir zaman savunmaya geçmez “Burada bir sorun varsa bunun sorumlusu Cumhurbaşkanımız değil kendisinin görev tevdi ettiği görevi hakkı ile yapamayan şahsımındır!” demesi gereken politikacılar çeyrek asırdır hiçbir bakanlık yetkilisi bunu ifadeyi kullanmamıştır. Tua Culpa demesi gerekenler sürekli tam tersi örtük mesajla Cumhurbaşkanımızı “Mea Maxima Culpa” “Tüm Suç Benim“ demeye zorlamışlardır.
Tua Culpa “Bu Suç Benim” demesi gerekenler ya mantığa bürünerek ya da yadsıyarak savunma mekanizmaları kullanarak kendilerine olan toplumsal tepkinin yönünü Cumhurbaşkanımıza doğru kanalize etmişlerdir.
Tüm bakanlıklar toplumun beklediği açıklamalar için “Bu konuda Cumhurbaşkanımız şu tarihte açıklama yapacaktır” diyerek sorumluluktan kaçmayı tercih ediyorlar. Beklentilerin imkân ve insiyatif dışı gerçekleşmemesi durumunda ise hedef alınan yine Cumhurbaşkanı olmaktadır. Yıllardır politikacılık ve bürokrasi tecrübesi olan kişilerin bu gerçeği bilmemesi ihanet değilse kurumsal bir körlüktür.
Complex yani Külliye sadece Türkiye’nin ulusal ve uluslararası ilişkilerinin karar merkezi değildir. Bunun böyle olmadığını Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nden birçok gelişmiş ülkelerin liderlerine kadar itiraf edilmiştir. Bunu göremeyen bir asırlık politik örgütün; yarım asır iktidar olamadığı lideridir.
Külliye’ den Akdeniz, Ortadoğu, Orta Asya, Balkanlar, Kafkasya, Afrika ve küresel iletişimcilerin bir korku motifi olarak gördükleri Amerika’nın göbeğinde Türkevi…
Uluslararası boyutta bakıldığında Amerika Devlet Başkanı diğer devletler tarafından tebrik edilmiyor… Putin uluslararası organizasyonlar tarafından tebrik edilmiyor…
Oysa inkâr edilmeyecek bir gerçek var ki Cumhurbaşkanımız gelişmiş devlet başkanlarından, çok uluslu organizasyonlara, çok uluslu şirketlere kadar tebrik ve takdir etmeyen kalmadı…
Böyle bir karizmatik liderin hesabı bir ülkede en yüksek oyu alıp mecliste sandalye çokluğunu elde etmek olabilir mi? Bu ancak olsa olsa yarım asırdır iktidar olmanın susuzluğu ile zihni ve gönlü dumura uğramış liderlerin hesabı olabilir…
Yüzyılın Türkiye’si
Öngörüm Erdoğan ciddi boyutta hem politikacıları hem de bürokratları tahmin etmeyecekleri şekilde vuracaktır. Cumhurbaşkanımızın “Yüzyılın Türkiye’si” ifadesini doğru okumak gerekmektedir.
Artık ülkede yaşanan sorunların kefili olmayacak; bir bakanlıkta sorun varsa bu sorunun hesabı o makamı temsil eden kişiden ya da kişilerden sorulacaktır.
Bundan sonra bakanlardan ya da makamları temsil edenlerden “Bu konuda Cumhurbaşkanımız yakın tarihte açıklama yapacak” kamuoyu açıklamalarını duymayacağız…
Yine yakında özellikle politikacıları manipüle eden ihale ve kadro takibi yapan ve bundan nemalanan danışmanlar ki istisnaları elbette var. Danışmanlık aidat eksenli olmaktan çıkarılıp aidiyet eksenli olacaktır.
Cumhurbaşkanımız yakında bu toplumun inanç ve kültür kodları ile uyumlu olan ülkelerin vatandaşlarından küresel stratejileri belirleyecek Küresel Danışma Meclisi için adımlar atacak…
Türkiye özellikle gıdanın kaynağı olan tohum kodları ile saldırı ve savunma silahlarının kodlarının ulaşılmaz kasası olacak… Zaten önümüzdeki asırlarda en kritik iki güç olacak ekonomiyi belirleyenlerde bu kodların sahipleri olacak.
Küresel güçleri temsil eden biri küresel iletişimcilere “Erdoğan sadece bir yıl içinde yapılan mega projelerin parasını kişilere milli gelir olarak aktarsa tahmin edilmeyecek şekilde ezici şekilde iktidarı elde eder? Pekâlâ Erdoğan neden mega yatırımları kişisel gelir artışına tercih ediyor ve önceliyor?
Erdoğan hiçbir politik liderin elde edemediği kadar ulusal başarı elde etmiştir hatta hiç yenilgi tatmamıştır. Erdoğan sadece Türkiye’yi yönetmek istemiyor… Hatta Erdoğan sadece Türkiye’yi yönetmiyor… Erdoğan 82 milyonu değil yarım milyar insanın teveccühünü kazanmak için çalışıyor.
İşte yarım milyarın umudunu öldürmemek için Erdoğan artık sorunların suçunu üstlenmemelidir. Dünyanın mazlumları için sorumluluk almayan suçunu itiraf etmeyen; azlini istemeyen kim olursa olsun çalışacağı kişiler olmamalıdır.
Cumhurbaşkanımız çeyrek aşıra yakın toplumun antipati duyduğu isimleri çalışma arkadaşı olarak seçerse hatta o seçtiği kişilerin hamiliğini yaparsa sevinenler küresel güçler olacak çünkü Külliye elden giderse… Çeyrek asra yakın tecrübenin sonundaki ustalığa ve mazlumların umuduna gölge düşecektir…
Sadece Külliye elden gitmeyecek hem ulusal boyutta tüm kurumlar kuşatılacak hem de arzın üzerindeki mazlumların umutları suya düşecektir…
Ercan Harmancı
Haddimize olmadan lakin zihnimizin ve gönlümüzün ilhamı ile diyorum ki
“Sayın Cumhurbaşkanım artık elini taşın altına koymayan ve toplumun hassasiyetini hesaba katmayan hangi politikacı ya da bürokrat olursa olsun hamisi olmayın!”
Uluslararası İlişkiler Uzmanı