Güncel

Bürokrasi Krallığı ve Erdoğan Savaşı Başlıyor mu(!)

Demokrasi en meşhur ifade ile “Halkın kendisini yönetmesi”  olarak yazıldı ve okundu. Her ne kadar böyle yazılıp okunsa da toplumları da devletleri de yönetenlerin halk değil küresel güçler olduğuna olan inanç inkâr edilmeyecek kadar gerçek. Evet, küreselciler artık eskisi kadar Demokrasi meftunu değil… Bir gece ansızın bir karar alıp “Toplanın demokrasi götüreceğiz” diyenler artık bu tür cümleler kurmaz oldu.

Kişisel ya da kurumsal boyutta kabul edilir ya da edilmez lakin bir sosyal gerçek var ki “Bürokrasi Krallığı” diye bir krallık var… Kimse krallıklar tarihte kaldı demesin…

Bürokrasi yeni bir kavram ya da sosyal gerçeklik değildir. Asırlardır çeşitli mecralarda bu kavram dillendirilse de günümüzde inkar edilemeyecek bir gücü var hatta bu güç her geçen gün karşı konulmaz güç haline gelmektedir. Tabii ki de bu salt bürokrasinin gücü değildir…

Emir alan bürokrasi son yıllarda söz dinlemeyen olmuştur. Bürokrasi hizmet götüren olmayı değil hizmeti tıkayan olmuştur. Gelin önce küresel güçler neden Türkiye’de demokrasiye olan inancını ve umudunu kaybetti de tercihlerini bürokrasiden yana kullandılar? Bu sorunun önemli birden çok sebebi olabilir lakin biz öncelikli olandan başlayalım…

Türkiye politik sürecinde genelde 2002 özelde de 2013 yıllarından bu yana politik anlamda bir Muhalefet sosyal gerçeklik olarak yoktur. Şahsen Erdoğan olduğu sürece kazanan hep Erdoğan olacak ifadeleri kendi aralarında değil bunu medya ile de paylaşmışlardır.

Bürokrasi Krallığı neye güveniyor… Aritmetik bir hesap yapıp  “Artık yakında Erdoğan olmayacak!” öncülünü kullanarak akıllara ziyan çıkarımlar yapıyorlar. Kısacası Bürokrasi Krallığı Erdoğan Sonrası Dönem olarak adlandırdıkları dönemin fizibilite çalışmalarını çoktan yapmaya başladılar.

Bu hesabı yapan birkaç istisna bakanlık ya da birkaç istisna üst düzey bürokrat değil; birkaç istisnanın dışında ekserisi bu hesabı yapıyor.

Küresel güçler illegal yollarla ülkemizdeki Bürokrasi Krallığı için hibe üstüne hibe programları imzalıyor. İmzalıyor derken resmi ya da ıslak bir imza değil… “Ben bu işe imzamı atarım” deyimi var ya işte o minvalde…

Bu hibeler Bürokrasi Krallığı’na verilen hibe ve cesaret motivasyonları ulusal ya da küresel medyada haber olur mu inanın şimdilik bunu kimse kestiremiyor…

Cumhurbaşkanımız da bir kurumsal körlük içinde bunu da kabul etmek gerek. Bunun sebebi kesintisiz bir iktidar mı yoksa en yakınlarının ve güvendikleri kişilerin yanlış yönlendirmeleri mi bunu zaman gösterecek.

Artık kabul etmek gerek politika milletvekilleri tarafından değil Bürokrasi Krallığı tarafından yönlendirilip şekillendiriliyor. Bürokratların gücü ve etkisi milletvekilleri ile kıyaslanmayacak kadar daha fazla…

Pekâlâ, Bürokrasi Krallığı’na bu gücü kazandıran sadece küresel güçler mi? Elbette ki hayır… Danışmanlar ve özel kalemler… Aslında Cumhurbaşkanımız için en büyük erozyon faktörleri danışmanlar ve özel kalemlerdir…

Hiç düşündünüz mü ulusal ve uluslararası boyutta kurumsal ve organizasyon mecralarında neden sürekli “Kadın” vurgusu yapılmaktadır. Osmanlı’nın gücü nasıl kadın faktörü ile erozyona uğradıysa kabul edilir ya da edilmez ümmetin umudu ya da duası olan Erdoğan’ın karizmatik gücüne karşı kullanılanda kadın faktörüdür.

Kadın sosyal hayatın dışına çıkarılsın diye bir cümle ne mantıklı ne de vicdanlı olur lakin şunu çok iyi düşünmek gerek…

“İşlerini bir kadına bırakan topluluk asla felah bulamaz.” (Buhârî, Meğâzî, 82, Fiten, 18; Tirmizî, Fiten, 75; Nesaî, Kudât, 8; Ahmed b. Hanbel, V/43, 51, 38, 47).

Bu şu demek değildir… Kadın kötüdür… Kadın akılsızdır… Kadın hakkı olmayandır… Elbette ki değildir…

Bu hakikattir benim doğru olduğunu savunduğum bir cümle değildir… Kadın zayıftır… Kadın hem ikna edilme hem de ikna etme konusunda daha etkilidir… Sebep duygular fıtri olarak kadını zayıf kılmaktadır. Düşünmek gerek Rahmani olarak neden, kadın nebi ya da rasul yoktur… Nebevi olarak Allah Rasulü bir kadını vali olarak bir beldeye göndermemiştir…

İlk etapta gülünç gelebilir bugün hangi bakanlık olursa olsun atanan bürokratların tercih sebeplerinin arkasında en önemli faktör kadın faktörüdür. Hatta bir adım daha ileriye gidelim; Cumhurbaşkanın belirlediği isimler bile kadınların referans ağı ile belirlenen isimlerden bile seçilen ve atanan isimler olmamıştır.

Birçok ülkede “Çay Saati” ya da “Çay Günleri” sadece bir eğlence kod ve motifi değildir… Bir araya gelen kadınların bürokrasiye atanacak isimleri seçtiklerini söylesem… Sanırsam akıl sağlığımdan şüphe duyarsınız siz duymaya devam edin… Ben bir adım daha ilerleye gideyim kadınlar bir araya geldiklerinde ülkelerin başkanları ve cumhurbaşkanlarını belirliyorlar

Şimdi diyeceksiniz “Hani kadınlar zayıftı; bak devlet başkanlarını belirliyorlarmış” evet işte tam da bu sebeple kadınlara liderlik görevi verilmemelidir… Ve şunun ayrımını iyi yapmak gerek “Görev verilmemeli” başka “Liderlik görevi verilmemeli” başkadır.

Amerika’da en büyük korkunun bir kadının ülkenin başkanı olma korkusu olduğunu biliyor muydunuz? Demokratik olarak ülke genelinde Trump’tan daha fazla oy alan Hillary Clinton’a “Şahinler Meclisi” başkanlık hakkı tanımamıştır. Sebep ne ola ki… Biraz düşünelim…

Erdoğan sandıklardaki oyların oranı ile değil; kadınların bürokrasi üzerindeki etkisi ile yıkılmaya çalışacak… Pekâlâ, bu kültür nereden geldi… Hiç tartışmasız Gülen Hareketi’nin bir stratejisidir… Bu sebeple “Mahrem İmam” kavramı kullanılmıştır.

Mahrem İmam olanlar kadın değildir. Gülen Hareketine göre kadınlardan asla imam olmaz… Bürokrasi ve kadın sosyal gerçeğini anlamak için  yine Gülen Hareketi’nin “Katalog Evlilik” kavramını ve sosyal gerçeğini  iyi  bilmek gerek…

Gülen Hareketi’nde erkekler himmet toplamak ve kadınlar bürokrasi ile iletişim kurmak için kullanılmışlardır. Yine kabul edilir ya da edilmez özellikle 2009 yılından sonra bürokrasi kadınlar tarafından reorganize ediliyordu.

Bürokratların özel ilişkileri araştırıldığında eşlerinin bir şekilde bir birleri ile tanışık olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalırız. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı bürokrasisi en tepeden en dibe kadar genel müdürlükten okul idarecilerine kadar  bu ilişki ağı en etkili ağ olmuştur.

Küreselciler kendileri için kadını sürekli ötekileştirirken zarar vermek istedikleri toplumlar için sürekli “Kadın Yöneticiliği” kod ve motifi üzerinden Kurumsal Mobbing yapar.

Birleşmiş Milletler; Avrupa Birliği ve daha birçok çok uluslu organizasyon “Kadın” kod ve motifli dayatmalar yapar. Bu göstergeyi de iletişimin ve uluslararası kabulün ve entegrasyonun öncelikli şartı kabul ederler.

Yine küreselciler neden demokrasi üzerinden Erdoğan’ı yıkmayı değil de “Kadın” faktörü ile bürokrasi üzerinden Erdoğan’ı yıkmayı hedef almıştır.

Çünkü devlet liderlerinin için de Erdoğan’ın kadına verdiği değer gibi hiçbir lider kadına değer vermemektedir. Bunun sebebi ise Erdoğan’ın kadına pozitif ayrımcılığı değil Erdoğan’ın “Ana Paradigması” kullanılmaktadır.

Erdoğan sürekli “Baba” değil “Ana” eksenli bir hayatı olmuştur. Ana bir dönem sığınılacak tek liman olmuşken sonraları da “Öncelikli Korunması Gereken” olmuştur. Bu durumda Erdoğan’ın babasının otoriter olmasının önemli bir etkisi olmuştur.

Ve tüm verileri toplayan küresel iletişimciler; küresel güçlere Erdoğan’ın kadın üzerinden zayıflatılması ve kadına sağlanan pozitif ayrımcılığı karizmatik etkisini yok edecek düzeyde artırılması telkini ve tavsiyesi yapılmıştır.

Ak Parti’nin içinde politik örgütlenmede kurumsal kimliği olan ama Erdoğan’ı yıkmak ve iktidardan uzaklaştırmak için gece gündüz çalışan kadınların olduğu malum olmayan bir durum değildir.

Lakin diğer tarafta da bir grup kadın var ki gerçekten Erdoğan’a zarar gelmesin diye çalışan ve takdir edilecek bir grup kadın olduğu da bir sosyal gerçekliktir.

Bu kadınlar arasında da bir savaş var bazen su altında bazen de hırçın dalgalar olarak yüzeye vuran çatışmalar ve savaşlar…

Kısacası bürokrasiyi belirleyen bir kadın gücüne karşı nasıl bir mücadele verilecek ya da böyle bir sosyal gerçek kabul edilecek mi zaman gösterecek…

Tüm bundan en çok sorumlu olan vebal altında olanlarda kadınların referansı ile belirlenen isimleri Cumhurbaşkanımıza tavsiye olarak sunan ve hatta o isimlerin hamiliğini yapan danışman ve özel kalemlerdir…

Hayır, olsun diyelim… Ve yeni süreci bekleyelim… Önümüzdeki günlerde Bürokrasi Krallığı Erdoğan ile savaşmak için savaş borusu çalma cüretini gösterecek gibi… Bakalım en son kimin borusu ötecek…

Medya İletişimci – Sosyolog

            Ercan Harmancı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu