Milli Eğitim Bakanı Sapık mı(!)
Selamı kelama “Milli Eğitim Bakanı Sapık mı?” sorusunu sorarak bağlayıp başlayalım…
Sapıklık derken elbette kimsenin namusuna dil uzatmak gibi bir niyetimiz yok. Varsın geçmiş dönemin sabık Müsteşarı şimdinin bakan bize “Bu sapıklıktan biz de rahatsızız diyerek” bir kardeşinin namusuna halel getirsin.
Aldığı aile terbiyesi ya da aldığı eğitimlerin müktesebatının gereği Hucurat Suresinde Rabbimin tüm iman edenlere “Ey iman edenler! Eğer fasıkın biri size bir haber getirirsen onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınızdan pişman olursunuz” bunu bile bile nasıl bir zulme imza attı şimdilik meçhullerde saklı.
İnsan zulmeder helallik ister ; insan günah işler tövbe eder tüm bunlar insanın fıtratındandır. Ve umulur ki Rabbim de es-Settar olarak örter ve el-Gafur olarak da mağfiret eder.
Lakin zulmedilen; mazlumdan helallik alınmazsa, Allah’a tövbe edilmezse bunun tek adı vardır Kibir…Ki kibir de insanı ancak ve ancak şeytanın hademesi kılar…Allah muhafaza…
Şimdi şu soru ile başlayalım “Ne oldu da Müsteşar olduğu dönemde medyaya mesafeli duran Bakan Bey artık medya konusunda bulduğu her fırsatı değerlendirmenin ötesinde danışmanları program arayışına girdiler…
Bakan Bey’e Ne Oldu?
Yine Müsteşar olduğu dönemde öğretmenlere mesafeli duran Bakan Bey ne oldu da şimdi okul okul gezme kararı alıp sürekli selfi paylaşır oldu…
Otuz yıla yakın haber ya da televizyon programı takip eden biri olmadığım için bir kardeşim mukallid biri olunca Bakan Bey’e gönderme yaparak “Üstad senin cellat artık sen gibi düşünüyor” dedi ve tebessüm etti…
Bir televizyon programında programı sunan sunucunun spontane sorusu muydu? Yoksa program yapımcısının mutlaka sorulmasını istediği bir soru muydu bilmiyorum?
Keşke Şeriati Övebilseydim
Bakan Bey’e şeriat ile ilgili bir soru soruluyor? Tabii mantıksal bir açıklamadan ziyade bir tutumu öğrenmek istiyorlar ve soruyorlar “Siz bu kitabınız da Şeriatı mı övüyorsunuz?” tabii kameralar kayda geçmeden bu sorunun sorulup sorulmayacağını biliyor muydu yoksa bilmiyor muydu bilen yok. Sorulan sorudan daha çok verilen cevap etkileyici olmuş.
Bakan Bey o an spontane olarak mı yoksa konfor alanının yüzölçümünü yaparak mı bir cevap veriyor… “Keşke” yani gönlüm isterdi öyle olsun nasıl olsun? “Şeriatı övecek bilgim olsaydı” diyor. Meğer bizim gençliğini imam hatip yıllarında mücahit olarak geçiren Bakan Bey şeriatı övecek bir bilgiye sahip değilmiş…
Duymuşsunuzdur “Cihannüma” diye bir sosyal örgüt var. Cemaat demiyorum çünkü silsilesi yok. Cihannüma biraz Gülen Hareketi’ne benzer…Bir dakika Cihannüma FETÖ’cü demedim…Bekle bakanın bana yaptığını yapma… Yani eklektik yani herkes alınmaz yani örgüte dahil olmak için entelektüel donanımınız olması lazım olmadı bürokrat geçmişiniz olması lazım en azından parti yapılanmasında bir göreviniz olması lazım ve daha fazlası…Tıpkı Gülen Hareketine dahil olabilmeniz için ya zeki olmanız lazım yada zengin yoksa yer yok…Böyle düşünün.
Cihannüma ve Feto
Cihannüma Onursal Başkanı Yusuf Bey meğerse şeriatı övecek bilgi donanımından yoksunmuş temennimiz o ki en kısa zamanda bu donanıma kavuşur ve şeriatı öven ilk Milli eğitim Bakanı olarak zihinlerde ve gönüllerde ki yerini alır…
Desem de siz inanmayın o donanım var ama her doğru yer yerde söylenmez… Aslında bakan beyin donanımını bir yana koyalım sadece Erzurumlu Hacı teyzemden duyduğu üç beş kelime bile şeriatı övmeye yeteceği gibi şeriattan dolayı sürekli aç ve tok karnına antihistamin kullanan malum çevreleri Cumhuriyet Başsavcılığına kadar kaşındıra kaşındıra götürecek etkiye sahip cümleler kurabilirdi.…
Şimdi gelelim “Kızlar Okulu Projesi” cümlesine ki belli kesim rahatsız oldu ama bunu söyleyen bir bürokrat üstüne üstlük bakan olunca da bizim mahalle Ercan Harmancı “İmam Hatiplerde Beden Eğitimi dersi okulun vizyon ve misyonuna göre düzenlensin” dediğnde herkes hatta değil bir fincan; fincanlar dolusu kahve içtiklerimiz bile arkalarına yaslandılar gişe rekorları kıran “Sapık Öğretmen” filmini izlediler hatta bazıları filmin galasında ön saflarda yer almak için Ercan Harmancı’yı rüyasında bile görmekten Allah’a sığındı…
Aslında malum çevrelerde biliyor ki kadınlara özel kamusal alanlar asırlardır tüm ilahi dinlerin sosyal gerçekliği…Rahibe Okulu olabilir ama Müslüman kadınların okulu olamaz…
Okullarda Sapık Var mı?
Sayın Bakanım siz bilir misiniz altı yıl “Sapık Öğretmen” etiketiyle yaşamak nasıl bir duygu …Gerçi neden merak edeceksiniz ki…Bunu merak etmek size ne kazandıracak?
Hani haberlere “Son Dakika” olarak düşen “Bu sapık öğretmeni çocuklardan uzaklaştırın , koruyun” alt yazı geçtiğin de gerçekten o sapık öğretmeni hiç merak ettiniz mi? Halen görevde olan öğrenciye sarkıntılık ettiği için okul idarecilerinin ve milli eğitim müdürlerinin olayı sumen altı etmek için terledikleri gibi bir şey mi? Yoksa okulun bir yerinde uygunsuz durumda öğrencilerin şahitliğinde yakalananlar nasıl oluyor da sadece okullarını ayırmak oluyor? Sahi nasıl bir sapıkmış araştırın şu adamı diye hiç mi düşünmediniz?
Durun bakanım siz birazdan bir programa katılacaksınız ses konforunuz bozulmasın ben yazayım siz okuyun…
Ercan Harmancı “Sapık Öğretmen” olarak haber olmadan da hem merkez hem taşra yöneticileri çok iyi tanıyordu. Öyle tanıyordu ki İl Milli Eğitim Müdürü okula gelince okul müdürüne “Ercan Hocayı buraya davet edin” diyordu…
Ula Oğlum Yusuf
Kimi daire başkanı kimi genel müdür ki o güne gelinceye kadar genel müdürlerin en az yarısı tanıyor yarısına da tanıyanlar tanıtıyordu…Sizin bile özel hukukunuz olan insanlar hatta sevdiğim bir abim Ankara Karanfil Sokak’ta “Ula Yusuf uğraşacak adam kalmadı da bizim çocuklarla mı uğraşıyorsunuz” sorusuna akademik donanımınızın yeterli olmadığından değil vicdanınızın sizi sıkıştırmasından ta ki ayrılırken size verilen selama “Aleyküm selam iyi akşamlar” cümlesine kadar sizi susturan neydi?
İnanın bir öğrencim hakkım da en şüphe uyandıracak tek kelime kursaydı sizi uğraştırmadan sadece öğretmenlikten değil devlet memurluğundan istifa edecektim lakin öyle bir cümle kurmayı bırakın ifadesine başvurulan tüm öğrenciler “Ercan Hoca bunu hak etmedi” beyanları ile dolu imzalı kağıtlar hoş o ifadeleri soruşturma raporuna yazılma cesareti bile gösterilemedi.
Sayın bakanım burası dünya vallahi yarını değil anı olmayan insanlarız çok merak ediyorum bu vebal ile nasıl Rabbimin huzuruna çıkacaksınız…Hiç mi korkmuyorsunuz?
Mazlum ve masum bir adamı ki bu konuda alnım da defterim de ak toplumun içinde “Sapık Öğretmen” bakışları altında öldürdünüz…Rabbim size yaşatsın mı inan ne yaşatsın diyebiliyorum ne de yaşatmasın anlayacağınız araftayım…Zalim de olsanız bir Müslüman kardeşten öte bilmedim…
Bir Müslüman kardeşine bunu yapar mı ? Bu ne ki dünya ne kardeşler gördü sizin bana yaptığınız devede kulak deryada damla…
Sayın bakanım Allah’tan korkuyorsanız cennet ve cehennem sizin için öncelikli ise altı yıl geçmesine rağmen zerre vicdanınız kalmışsa ne çay içmek için ne muhabbet etmek için helalleşmek için davetinizi bekliyorum …
Bu davetimden sonra bu zulme halen duyarsız kalırsanız… Rabbimin Bakara’yı haber verdiği surenin 174-175. ayetlerini hatırladıktan sonra “Rabbim sen şahitsin ki ben bir mazlum olarak bana düşeni yaptım” diyeceğim ve Rabbimin el-İntikam ismine kendimi teslim edeceğim…
Lakin bu zulmün mimarı ile yarımsaat konuşsam da vali beye hakkımı helal etmiyorum…
Unutmadan Şeriati öveme ve Karma Eğitim konu ile ilgili mukallid arkadaş sordu “Ercan bu durumda Milli Eğitim Bakanı Sapık mı(!)” …
Dedim “Üstad imtihan işte aynı hassasiyetle ben paylaşım yaparım Bakan Bey “Bu sapıklardan rahatsızız” der … Kendisi yapar “Sapık bakan istemiyoruz” derler… Kısacası Lut (AS) kıssası… Toplumun , neslin temiz kalması için mücadele verenler hep “Sapık” olarak etiketlenmiştir…
Bakan sapık değil Rabbim zihninden ve gönlünden geçeni ona kolay kılsın ümmete de izzet vesilesi …diyerek kelamı selama bağlayalım…
Ercan Harmancı
Öğretmenliğinden Korkulan Adam
yazar@ercanharmanci.com